Emekli hekimlerin kamuda çalışmaları mümkün

Ancak, bunun için sosyal güvenlik destek primi ödenmesi gerekiyor. Bazı emekliler ise, destek primi ödemek isteseler bile ödeyemiyorlar ve çalıştıklarında da emekli aylıkları kesiliyor.
Emekli hekimlerin durumu
Emekli olan hekimler için de benzer koşullar geçerli... Emekli hekimlerde özel sektörde çalıştıklarında, hem emekli aylıklarını alıp hem de ücret geliri elde edebiliyorlar. Ama kamuda çalıştıklarında böyle bir şansları yok..
Öte yandan, emekli hekimler için yeni bir olanak geldiğini de söyleyelim; Sağlık Bakanlığı’nın tabip ve uzman tabip kadrolarına açıktan atanmaları artık mümkün.
Hekimlerin emekli olduktan sonra Sağlık Bakanlığı kadrolarına açıktan atanmalarının mümkün olması ise emekli aylıklarının kesilmeyeceği anlamına gelmiyor. Şüphesiz istenseydi/istenirse kesilmemesi sağlanabilirdi.
Anlatalım...
Tam gün yasası ile düzenleme
Kamuoyunda “tam gün yasası” olarak bilinen 5947 sayılı Kanun ile 5335 sayılı Kanunun birinci fıkrasına, “ve Sağlık Bakanlığı’nın tabip ve uzman tabip kadrolarına” ibaresi eklenmiştir. Emekli hekimlerin Sağlık Bakanlığı’na açıktan hekim olarak atanmalarına olanak sağlayan düzenleme budur.
Bu düzenleme yapılırken, 5335 sayılı Kanunun dördüncü fıkrasına emekli hekimler ilave edilmemiştir. Eğer, buraya ilave edilseydi, devlet üniversitelerinde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler ile vakıf üniversitelerinde çalışan/görev alan emekli öğretim üyeleri gibi emekli hekimlerin de emekli aylıkları kesilmeden Sağlık Bakanlığı kadrolarında çalışmaları mümkün olabilecekti.

Bizim takip eden dikkatli okuyucularımıza teşekkür

Çalışma hayatı ile ilgili konuları yakından takip eden okuyucularımız var. İlgilerine teşekkür. Zaman zaman uyarıyorlar. “Şu konuya değinseniz vb” şeklinde önerileri de oluyor. Geçen haftaki yazımızda genel kadınların işsizlik parası alamayacağını açıklamıştık. Bu konuda başka yerlerde de yazılar çıktığını, oralarda tam tersine genelev kadınlarının işsizlik parası alabileceklerine yer verildiğini belirtiyor sıkı takipçimiz ? A. DENİZ.
Çok detaya girmeyeceğim ama “ne diyorsak o”!
1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda belirtilen umumi kadınlar için de 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi ikinci fıkrasında açıklandığı üzere aynı kanun maddesinin birinci fıkrası (a) bendi hükümlerinin uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Yoksa 4/a statüsünde “hizmet akdi ile çalışan” sigortalı sayılmamışlardır. Sadece aynı hükümlere tabi olacağı belirtilmiştir.
İşsizlik Sigortası Kanununun 46. maddesinde ise, işsizlik sigortasının “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıları...” kapsayacağı, “5510 sayılı Kanunun; 4’üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışmayanları...” kapsamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Bunlardan daha da açık olanı Aylık Prim Ve Hizmet Belgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Verilmesine Ve Primlerin Ödenme Sürelerine Dair Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in (2.1.3-Belgeye ilişkin bilgiler) bölümü ikinci fıkrasındaki düzenlemedir. Orada, 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a), (b), (d), (e) ve (f) bentlerinde belirtilenler için 13 nolu belge türünün seçileceği hüküm altına alınmıştır.
Yani, yukarıda adı geçen çalışan grupları içinde (e) bendi kapsamında olanlar genel kadınlar olup, bunlar adına “işsizlik sigortası primi” ödenmeyecektir.
Mevzu bu kadar net... Gerisi sanırım bir dilek ya da temenniden ibarettir. Bu dilek ve temenninin “gerçekleşmesini” ise aşağıdaki açıklamalardan sonra “temenni etmeyeceğinizi” düşünüyorum!
İşsizlik Sigortası Kanununa göre kapsamdaki sigortalılara koşulları var ise, sadece “işsizlik parası” ödenmez. İŞKUR başka yardımları da yapmak zorundadır: Kapsamdaki işsiz sigortalılara “yeni bir iş bulma” veya “meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi” verme gibi...
Şu halde; genel kadınlar işsizlik sigortası kapsamında sayılsalardı, işsiz kaldıklarında, İŞKUR bunlar için yeni bir iş bulma veya meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi de vermek zorunda kalacaktı.
Bu durumda sanırım, ya “yok artık!” diyeceğiz ya da Avrupa Birliği’ne girmeyi bekleyeceğiz!
Temenni işte...