PaylaÅŸ
Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken, maddi – manevi birçok sorunun üst üste geldiğini, hayatındaki birçok şeyin ters gittiğini söyledikten sonra dudaklarından dökülen cümle; intihar etsem…
Ona, bunun bir çare olmadığını ve bu yolun kolaya kaçmak olduğunu ve zorluklar aşıldığında yaşamın ve mutluluğun daha bir anlam ve daha çok değer kazandığını söyledim.
Sonra…
Dün okumaya başladığım bir kitapta da konu bir yerde intihara gelince…
İntihar nedenlerini ve çeşitlerini düşündüm.
Bir avuç uyku hapı…
Binadan aşağı atlamak… Hadi, boşlukta, aşağıya süzülürken fikrin değişiverirse…
Arabalı vapurdan atlamak… Nantucket’e giden arabalı vapurdan atlayan John Berryman’ı anımsamak…
Kendini asmak…
Bıçak… Fazla kanlı, fazla şiddet dolu…
Okyanusa yürümek… Okyanusa yürüyen ve boğulan Virginia Woolf…
Bir yere gidecek gibi ceketini giyerek arabaya gitmek… Anne Sexton… Bir öğlen kendine ton balıklı sandviç hazırlarken bıçağı bırakmış, ceketini giyip arabaya binmiş. Garajın kapısını kapatmış ve arabayı çalıştırarak…
Fırın… Sylvia Plath’ınn seçtiği… Yumuşak, uykulu, geri dönme şansı olan…
***
Neden intiharı düşünür insan?
Sağlık sorunları olduğu için mi?
Ödeyemediği borçları olduğu için mi?
Başarılı bir kariyeri olmadığı için mi?
Salon insanı olamadığı için mi?
Sağlam dostlukları olmadığı için mi?
Arkasından kuyular kazıldığı için mi?
Tutkulu bir aşk yaşayamadığı için mi?
Kenzo ya da Yves St. Laurent marka kıyafetler giyemediği için mi?
Louis Vitton ya da Brigitte Cassegrain marka çanta takamadığı için mi?
Tanino Crisci’nin ya da çapkın Fratelli Rossetti’nin giydiği deri ayakkabılarından giyip sokaklarda yürüyemediği için mi?
Ya da buna benzer şeyler için mi?
Evet, herkesin çok sorunu var boğuşmakta olduğu.
Benim, senin, onun, bizim, sizin, hepimizin yaÅŸadığı…Â
Hayatınızın bazen sıkıcı, rutin duraklarda durduğu…
Hatta bazen sıradan…
Herşey üst üste gelir, nefes aldırmaz.
Morali ters yüz eden sıkıntı, bir bıkkınlık, bir isteksizlik…
Ne hoş bir gelişme ya da ruhu okşayacak bizi mutlu edecek bir güzellik vardır, nefes almamızı sağlayacak, heyecanlandıracak olan.
Durur iÅŸte o zaman herÅŸey.
Öyle hissederiz.
Yani durur zannederiz.
İşte belki o anlarda kendi yaşamımızı da durdurmak isteriz, bir anlık gaflete gelip.
Ya gözyaşlarına ve hıçkırıklara boğuluruz ya da yaşamın içindeki tek gerçek olan ölüm düşüncesine doğruluruz.
Zaman zaman hepimizin başından ve aklından geçen şeylerdir bunlar.
O anlık gafletten bizi kurtaran ya çalan bir telefon ya gözleriyle mama isteyen kediniz, ya o an duyduÄŸumuz bir ÅŸarkı ya da o an gözünüze takılan bir film, ya da çıkıp yürümek…Â
Evet, bunlar yaşamımızdaki var olan sorunları, borçları silip yok etmez ama hayata döndürür bizi, ölüm düşüncesinin uçurumundan çekerek.
***
Sizi mutlu eden, anımsadığınızda gülümseten, gülüşünüzü yüzünüze nakşeden anıları ve AN’ları düşünün.
Sıradan şeyleri bile yaşamsal ve ahenkli bir rituelle…
Mesela…
Sıradan bir gününüzde, kahvaltı masanızdaki kırmızının, yeşilin, sarının, beyazın konseptiyle midenize bayram yaşattığınızda…
Şık bir restoranda değil de sahilde yediğiniz balık – ekmeğe, eşlik eden eşsiz manzara da gözlerinize görsel bir ziyafet sunarak ruhunuzu mutlulukla doyurduğunda…
Sevdiklerinize küçük ama hoş sürprizler yaptığınızda…
Pencerenizde ekmek kırıntıları - bulgur gagalayan kuşları izlediğinizde…
Sevdiğiniz insanları arayıp sohbet ettiğinizde…
Küçük bir çocuğun gözlerindeki saflığı gördüğünüzde…
Simit, peynir, domatesi kolkola dolayarak yiyip, yanında da çayınızı yudumladığınızda…
Sahilde ya da vapurdayken gördüğünüz martılarla siz de mavi fonda özgürlüğe kanat açtığınızda…
Sizi mutlu eden bir AN’ı, olayı ya da manzarayı sevdiklerinizle paylaştığınızda…
Birinin tenine değil de kalbine dokunduğunuzda…
Birileri için kendi emeğinizle bir şeyler üretip, ruhunuzla, kalbinizle bir şeyler yaptığınızda…
Ağır ya da ciddi görünen birinin, içindeki deli dolu çocuğu ortaya çıkardığınızda…
Malzemelerini harmanlayıp pişirirken, o yemeğe ruhunuzdan da bir tutam sevgi kattığınızda…
O an, sizi mutlu eden bir ANınız aklınıza gelince, gözlerinizin önünüzde dans ederken o anıyı tekrar yaşayıp, kahkaha attığınızda…
Gülün – gülümseyin.
Bunları düşünerek olumsuzlukları, hüzünleri, sıkıntıları sepetleyin.
Kendi kendinize gülümserken görenler o an, varsın size deli desinler, boşverin.
Çünkü…
Her sabah uyanabildiğinize…
SaÄŸlıklı olabildiÄŸinize…Â
Nefes alabildiğinize…
Acısıyla tatlısıyla yaşamı tadabildiğinize…
Sevdiklerinizi kucaklayabildiğinize…
Ruhunuzla hayata dokunabildiğinize…
İnsan, kendini keyifsiz ya da tatsız hissettiğinde, onu yaşama bağlayan şeyleri anımsayarak, küçük mutluluklarla şükretmeyi bilmeli.
Ki, bu;
Yüzeysellik deÄŸil, iradenin zaferi!  Â
PaylaÅŸ