Melda Narmanlı Çimen

En ünlü ev sahipleri

19 Kasım 2011
Türkiye’de kendi alanında söz sahibi olan 12 ünlü ismin 12 mimarla birlikte dekore ettikleri bu daireleri görmelisiniz. Görmelisiniz ki, TOG’un sokak çocukları için yarattığı Sokak Lambası projesine katkıda bulunun; onlar için bir ışık da siz yakın!

Mudo markasının dinamik lideri Mustafa Taviloğlu’nun kurduğu hayale ortak olan TOG Vakfı, Trump Towers İstanbul ve Maison Française dergisi, benzersiz bir projeye imza attı. “TOG Concept” ismi verilen bu proje kapsamında, Türkiye’nin önde gelen 12 ünlü mimarı, 12 ünlü ismin zevkine ve seçimlerine uygun olarak Mudo Concept koleksiyonlarıyla 12 daire dekore etti.
Nerede mi? İstanbul’un sembol-projelerinden biri olan Trump Towers’ın 154 metrelik 39 katlı rezidans kulesinin 15 ve 16. katlarında!
Daireleri gezmek için TOG’a 10 TL bağış yapıyorsunuz (sizin her 10 TL.niz için Mudo da 10 TL katkıda bulunuyor); TOG da bunu sokakta çalışan çocukların sosyal aktiviteler aracılığıyla kendi potansiyellerini keşfetmelerini, özgüven kazanmalarını ve bu sayede toplumsal yaşama katılmalarına yardım eden “Sokak Lambası” projesine aktarıyor.
Evet, Türkiye’nin en ünlü ev sahipleri 24 Kasım’dan itibaren sizi bekliyor; ama proje ortaklarından biri olarak evlerin anahtar deliklerinden ilk olarak benimle birlikte bakın istedim!

Arzuhan Doğan Yalçındağ - Çağlayan Tuğal

Ev tasarımının ev sahibiyle birtakım oyunu olduğunu söyleyen Çağlayan Tuğal, ilk kez tanıştığı Arzuhan Doğan Yalçındağ için Mudo Concept ekibiyle birlikte çalışarak sakin ama güçlü karakterli bir daire tasarlamış. Koyu renk duvarların önünde toprak renklerinde tonlamaların yapıldığı odalarda ham ahşap yüzeyler, kütük ve dal formlu mobilyalarla natüralist bir tavır da var: “Dairenin karakterini veren ana elemanlar Doğan’ın kendi evinden getirdiği tablolar, yüksek bitkiler, ahşap mobilya seçimleri… Ev sahibimiz davet vermeyi çok sevdiği için masada ufak bir yeni yıl kutlaması mizanseni de kurguladık.”

Acun Ilıcalı - Emrah Kutlar

Yaşam ve oyun alanı gibi tasarlanan bu dairenin içine girer girmez kendinizi Acun Ilıcalı’nın yarışmalarından birinde zannediyorsunuz, çünkü başarılı televizyoncunun ismi geçtiğinde akla gelen her şey mekanın içine yerleştirilmiş. Emrah Kutlar, bir reji odası, futbol kalesi, basketbol potası bile koymuş.”

Yazının Devamını Oku

Çini fırtınası

12 Kasım 2011
Osmanlı’nın dünyaya kazandırdığı en büyük hazinelerden biri, atalarından aldığı mirası geliştirip oluşturduğu çini sanatı… Çini karolar, çini desenleri ve çini formları son yıllarda yabancı tasarımcıların da çok ilgisini çekiyor ve sadece zeminlerde değil, farklı dokularda, obje ve çözümlerde karşımıza çıkıyor.

Çini süsleme sanatının geçmişi, ilk Müslüman Türk devletini kuran Karahanlılar dönemine ait yapılara uzanıyor ki, bu da bizi neredeyse bin yıl öncesine götürüyor.
Sarayların değişmez duvar kaplama malzemesi çininin üretimi, çok özel, titiz ve detaylı bir teknik gerektiriyor. Örneğin malzemeye karıştırılan pigmentlerin kuyumcu terazisiyle tartılması gerekiyor: “35 gr kırmızı, 2,5 gr kobalt...”
Osmanlı’dan sonra Cumhuriyet döneminde de 1960’lara dek çok güzel örnekleri yapılan çini, o yıllarda öne çıkan seramik, linolyum, granit gibi üretimi nispeten daha seri ve kolay olan endüstriyel ürünlerle yarışamayarak yavaş yavaş kayboluyor. Ancak son yıllarda trend otoriteleri tarafından savunulan “eski değerlere, el işçiliğine dönüş” kavramıyla modern yaşamın içinde kendine tekrar yer ediniyor; üstelik kullanım alanları da genişliyor.
İç ve dış mekanlarda kaplama malzemesi olarak kullanmanın dışında tekstil, obje ve farklı yüzeylere sıçrıyor. Çiniyi şık bir yatak başı yaratmak için kullanılabilir ya da beğendiğiniz çini fayansları toplayıp birer çerçeveye oturtarak, duvarınıza yan yana sergileyebilirsiniz. Çini desenli yatak örtüleri, döşeme kumaşları ve masa örtüleri sadece Türk değil, yabancı tekstil tasarımcılarının da son zamanlarda sıkça rağbet ettiği ürünler arasında. Candle Delirium isimli bir markanın kokulu mumlarına, Vidal Erkohen’in gözlük çerçevesi tasarımlarına, ünlü İngiliz kumaş tasarımcısı Jane Churchill’in desenlerine, Amerikan ThisNext markasının çocuk elbiselerine ilham verebiliyor.

İznik Vakıf Çinileri

İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı, 1993 yılında İznik ve çevresinin kültür ve sanat değerini tanıtmak mevcut potansiyeli harekete geçirmek, geleneksel İznik Çini sanatı ile ilgili var olan ve elde edilecek bilgileri bir sistem dahilinde eğitim ve öğretimle gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulmuş.XVI. yüzyılda üretilmiş olan İznik çinileri, TUBİTAK’ın desteği ve çağdaş araştırma ve geliştirme yöntemleri ile orjinal tekniğine uygun kalınarak aynı kalite ve görüntüde yeniden üretiliyor. Rumi, kalyonlu ve çintemani karolar, büyük duvar panoları ve çeşitli obje ve hediyelikler için not etmeniz gereken bir adres. www.iznik.com.

Fas’ın kesme çini mozaikleri

Fas, ait olduğu coğrafi çeşitliliğin etkileriyle farklı bir kültür zenginliğine sahip. Bu zenginliklerden biri de, Fas çinileri. Fas’ın görkemli kapılarında, duvarlarında, geçmişi 13. yüzyıla dayanan kesme çini mozaik sanatı göze çarpıyor. Zellige ismi verilen bu mozaikler, terracotta tarzında sırlı seramik karelerden kırılarak kesilen küçük çini mozaik parçacıklarının yan yana dizilmesiyle tasarlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Atamızın evleri

29 Ekim 2011
Bugün 29 Ekim... Bize Cumhuriyeti armağan edene kadar hayatı farklı şehirlerde mücadele içinde geçen Büyük Önder Atatürk’ün oturduğu evleri gezelim; dekorasyonda en sevdiği renk olan şafak pembesini hatırlayalım istedim. Ve onu, ebedi evi olan gönlümüzden bir kez daha saygıyla analım...

Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında halkını yönlendirebilmek için Anadolu’nun farklı şehirlerini gezen, toplantı ve çalışmalar yapan Mustafa Kemal Atatürk’ün kullandığı evlerin ortak özelliği, çok kısa süreli ikamet edilmiş olmaları. Aralarından en çok oturduklarını gezmek istersek, önce tabi ki Selanik’e gidiyoruz.

Selanik

Hepimizin bildiği gibi Atatürk, 1881 yılında Selanik’te, Aya Dimitriya mahallesi Apostolu Pavlu caddesi üzerindeki 75 numaralı evin ikinci katındaki sol tarafa düşen ocaklı odada doğmuş. Çocukluk ve gençlik günlerinin bir kısmını burada geçirmiş, pek çok siyasi toplantıyı burada yapmış. Bodrumuyla birlikte 3 katlı olan bu ev, o zamanlar, etrafı yüksek duvarlarla çevrili, harem ve selamlığı olan klasik, çıkartmalı bir evdi. Dış yüzü sıva üzerine pembe boyalıydı; alt pencerelerine emir, üst pencerelerine de ahşap kafesler yapılmıştı. Atatürk ve ailesinin ayrılmasının ardından ev önce bir Yunan aileye satıldı; 1937 yılında ise Atatürk’e hediye edilmek üzere Selanik Konsolosluğumuza teslim edildi. Dolmabahçe ve Topkapı Sarayları’ndan seçilen eşyalarla yeniden düzenlenen ev, 10 Kasım 1953 günü törenle ziyarete açıldı. 19 Mayıs 1981’de ise, Selanik’teki evin aynısı 100. doğum yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Ankara’da yapılarak müze haline getirildi.

Akaretler

Atatürk’ün Trablusgarp Savaşı’yla birlikte Selanik’ten ayrılmasının ardından, annesi Zübeyde Hanım da orada çok fazla kalmamış ve İstanbul’a gelerek Beşiktaş-Akaretler Sıra Evleri’ndeki 76 numaralı binaya yerleşmiş. Yakın zamanda müze olarak açılması planan bu ev, Ata’nın dilbilimci Ferdinand Saussure ile tanıştığı ve ileride hayata geçireceği Dil Tarih Kurumu’nun temellerini attığı evdir.

Şişli

Atatürk Suriye Cephesi’nden ayrılıp 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldiğinde bir süre Pera Palas’ta, bir süre de arkadaşı Salih Fatsa’nın evinde kalmış; sonra Şişli’de Madam Kasabyan’ın üç katlı evini kiralayarak Akaretler’de oturan annesi ve kız kardeşini yanına aldırmış. 16 Mayıs 1919’da Samsun’a hareketine kadar oturduğu bu ev, 1943’te İnkılap Müzesi olarak ziyarete açıldı. Atatürk’ün doğumunun 100. senesinde yeniden düzenlenen müzede, kendisine ait fotoğraflar, kullandığı eşyalar ve merhum Çelik Gülersoy tarafından bağışlanan Atatürk hakkında yazılmış 500’ün üzerinde eserin bulunduğu bir kitaplık bulunuyor.

Anadolu

Yazının Devamını Oku

Kapıda bir masa var, sizi soruyor!

22 Ekim 2011
Ben dokunarak satın alanlardandım. Ama giderek alışıyorum. “Sadece bir tıkla” mottosu kesinlikle gerçek dışı bir vaat olsa da, güvendiğiniz bir markadan “tıktıktık”layarak eve yastık, mum, vazo, mutfak masası, vs. sipariş etmek hem çok zevkli hem de çooook rahat oluyormuş!

Haftanın fırsatı, haftanın teması, haftanın indirimi gibi anonslara hâlâ pek rağbet etmiyorum. Bazıları gerçekten çok düşük kaliteli ürün seçtiği, bazılarıysa sırf uygun fiyatlı diye insanı gereksiz bir sürü şeyi satın almaya yönelttiği için.
Üstelik çoğunda aynı anda ancak 15-20 ürün görmek mümkün ki, bunun için o siteye girip çıkmaya, kredi kartı bilgisi vermeye değmez.
Bu grupta hizmet veren internet sitelerini bir tarafa koyarsak, gerçekten işe yarayan online mağazaların özellikle büyük şehirde yaşayan ve çalışan bir kadın için bulunmaz nimet olduğunu bizzat deneyimlemekteyim.
Oturduğunuz yerden alışverişe çıkabiliyorsunuz. Üstelik istediğiniz saatte! Büyüteç yardımıyla ürünün mağazada göremeyeceğiniz kadar yakınına girip, adeta röntgenini çekebiliyorsunuz.
Sonra tam ne aldığınızı unutmaya yakınken, kapı çalıyor ve gelen paketleri sanki birisi sürpriz yollamış gibi açmanın zevkini çıkarıyorsunuz. Ya da sadece parmaklarınızı kullanarak şehir veya ülke dışındaki arkadaşınıza sürpriz hediye yollayabiliyorsunuz.
Rekabetçi fiyatlama açısından da yararlı, çünkü özellikle ithal ürünlerin orijinal fiyatlarını bulup karşılaştırmanız çok kolay.
Peki ya soru işaretleri? Olmaz mı! Örneğin bana hâlâ yüzde 100 güvenli gelmiyor. Üye olma aşaması çok sıkıcı.

Yazının Devamını Oku

Steve Jobs’ın ev stili

8 Ekim 2011
3 gün önce kaybettiğimiz, tutkunu olduğumuz Apple tasarım çizgisinin yaratıcısı Steve Jobs, nasıl bir evde yaşıyordu? Aynı fikirdeyiz sanırım: Aydınlık, yalın, net, modern ve bembeyaz (ya da simsiyah!) bir evde... Çok yanılıyoruz!

Bu yüzyılın en büyük dehalarından Steve Jobs’ın ölümünün ardından, sosyal paylaşım siteleri onun girişimci ruhu, ilham veren beyni ve karizmatik kişiliği ile cümlelerle doldu taştı. Twitter ve facebook’ta, Jobs’ın hayat görüşünü, tasarım felsefesini, marka yaratma stratejisini ve işe bakış açısını yansıtan pek çok alıntı yer aldı.
Onun ve Apple tasarımlarının hayranı olmama rağmen, bugüne kadar Jobs’a ait özel yaşam alanlarının dizaynını merak etmemem, sanırım hayalimde onun için yarattığım salonun ya da çalışma odasının çok kesin olmasındandı: Sürekli jean ve siyah renk balıkçı kazak giyen, Apple logosu altında arınmış bir sadeliğe sahip pek ürün tasarımına onay veren bir adamın evi, mutlaka siyah ve beyazın hakimiyetinde, içinde hiçbir fazlalık barındırmayan, cam ve çelik gibi modern malzemelerin yaratıcı yorumlarıyla kurgulanmış, çağdaş tasarım ikonlarıyla dolu, minimalist bir stilde olmalıydı.
Ama küçük bir araştırma çok yanıldığımı gösterdi! Jobs’ın yaşamış olduğu iki ev de, Apple ofislerinin ya da Applestore’ların mimari ve tasarım çizgisinden epey uzaktı.

Palo Alto evi

Jobs, eşi ve 3 çocuğuyla Kaliforniya’da Palo Alto’da, İngiliz kır evi mimarisine sahip kırmızı kiremitli bir  evde yaşıyordu. 1990’larda, evlendikten hemen sonra aldığı bu ev, açıkçası bir hi-tech/medya imparatoru için hem çok alçakgönüllü, hem de oldukça geleneksel bir seçim sayılırdı. Hele hele servetiyle kıyaslandığında yaşayabileceği lükslerden eser yoktu.
2004’te geçirdiği pankreas ameliyatı sonrasında Time dergisi fotoğrafçısı Diane Walker’ın evine girip birkaç kare çekmesine izin vermeseydi, özel hayatına sadece çok yakınlarını sokan Jobs’ın yaşadığı yer konusunda belki de hiç fikrimiz olamayacaktı. 30’lu yıllarda yapılmış ev, eşi Laurene’in zaman zaman “cimrice” bulduğunu söylediği Zen’vari bir boşluk içinde.
60’ların stilini yansıtan mobilyalarla döşenmiş evin etrafı, eşinin yabani çiçekler, otlar ve sebze yetiştirdiği bostanlarla yarattığı bir bahçeyle çevrili. Evdeki tek zenginlik, ünlü Amerikalı fotoğraf sanatçısı Ansel Adams imzalı orijinal siyah-beyaz fotoğrafları denebilir.

Jackling evi

Yazının Devamını Oku

Muhteşem yüzyıl, muhteşem evler 2

1 Ekim 2011
Dizi ve evler muhteşem olunca, bir haftaya sığmadı. Sizden gelen e-postalar da evlerin dekorasyonunda neo-Osmanlı stiline gerçekten çok ilgi olduğunu gösterince, geçmişin basit, zarif ve vakur mekanlarında dolaşmaya bu hafta da devam etmeye karar verdik.

Muhteşem Yüzyıl dizisinin dekorla-rının ilham verdiği stil, aslında uzun süredir yükselişte olan Osmanlı tarzının iyice popülerleşmesine neden oldu. Bazı markalar bu eşsiz kültürünün derinine inip uzun araştırmalar sonucunda bulduklarını bugüne yorumlayarak yepyeni koleksiyonlar yarattı, bazılarıysa işin kolayına kaçtı ve klişe sembollerle ürünlerine taşıyarak Osmanlı havasını oluşturmaya çalıştılar.
Aslında Osmanlı tam anlamıyla eklektik bir kültür, bu nedenle aynı zamanda dipsiz bir kuyu. Kuruluş öncesinde Arap, Pers ve İslam geleneklerinden etkilenen, Anadolu’ya yerleştikten sonra ise başta Yunan, Ermeni ve Yahudi olmak üzere farklı halkların kültürleriyle kaynaşan Osmanlılar, yaşadıkları saray, köşk ve konaklara bu çokkültürlü geçmişi yansıtmışlar. Klasik Osmanlı evi ya da Osmanlı mahallesini gözünüzün önüne getrimek içinse, Safranbolu’nun ahşap evlerindeki detayları temel almak mümkün. Kapılarının tokmakları bile başlı başına bir kültür olan bu evlerin özellikle avlularının günümüze taşınmaması yazık olmuş. Baksanıza 1835’te İstanbul’a gelen Julia Pardoe bu avlular için ne demiş: “Keşke Shakespeare, Romeo ve Juliet’in bahçe sahnesini yazmadan önce buraları görmüş olsaydı!”
Bugün Osmanlı sanatlarını ve imgelerini günümüze uyarlayan pek çok markamız, tasarımcımız ve mimarımız var. Markalar arasında en başarılı olanların Haremlique, Hiref, Yastık by Rıfat Özbek, Vakko Kumaş ve Deniz Tunç Design olduğunu söyleyebilirim. Yabancı kumaş firmaları da (özellikle İngilizler) bu desen hazinesini keşfettiler ve farklı şekillerde yorumlamaya başladılar, en yoğun ilgiyi de çintemani ve karanfil desenleri görüyor. Eğer neo-Osmanlı bir eviniz olsun istiyorsanız, bu döneme ait yazılan pek çok güzel tekstil kitabı var, onları da okumanızı öneririm. 

Lokum İstanbul

Enfes lezzetinin yanı sıra, Napolyon Bonaparte, Picasso ve Winston Churchill gibi tarihe adını yazdırmış isimlerin beğenisini de kazanmış Türk lokumu, Zeynep Garan Keyman’ın yarattığı bu güzel mağazada çok özel tatlar (mandalinadan menekşeye, zencefilden çaya) ve sunumlarla yaşatılıyor. Bunun dışında özel tasarımlı şişelerinde 12 çeşit kolonya, özel aromalı akide şekerleri, mumlar, özel hediye kutuları, mektup kağıtları ve ‘Toile de Jouy’ desenli kumaşları Kuruçeşme’deki adresinde bulabilirsiniz.

“Ottomania”

- OKUYUN: Artemis Yayınları’nın Nurbanu, Cariyenin Kızı Mihrimah ve Hürrem kitapları

- SEYREDİN: Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün sahneye koyduğu Harem balesi ve Kösem Sultan oyunu

Yazının Devamını Oku

Muhteşem yüzyıl muhteşem evler

24 Eylül 2011
Popüler TV dizileri sadece senaryolarıyla değil, tüm stil detaylarıyla tutkunlar yaratıyor.

Tartışmalı ama bol reytingli Muhteşem Yüzyıl dizisi de ‘Bihter’in koltuğu’ndan (Aşk-ı Memnu) geri kalmadı ve Süleyman ile Hürrem’in dolaştığı koridorlardan yansıyan Osmanlı dekorları, zaten yükselmekte olan bu tarza olan ilgiyi artırdı.

Muhteşem Yüzyıl dizisi, bildiğiniz gibi 10. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı üzerine kurgulanıyor. Yaklaşık 45 yıl padişahlık yapan Kanuni, imparatorlu-ğun sınırlarını 14.893.000 km²’ye ulaştırarak üç kıtaya yaymış. Başarılı bir asker ve kudretli bir devlet adamı olmasının yanı sıra yaptırdığı sayısız cami, medrese, türbe, köprü, kervansaray ve hamamla mimariye verdiği önemi göstermiş. Büyük bir mimar ve dünya çapında bir sanatkar olan Mimar Sinan da, onun döneminde birçok eser vermiş.
 Süleyman’ın
yazı masası
Sınırları ve gücü bu kadar geniş bir kültürün yaşam stillerini ve sanat akımlarını yıllarca etkilemesi kaçınılmaz. Muhteşem Yüzyıl, Osmanlı’nın en şaşaalı döneminin giyim ve mekan tasarımlarını bugüne taşıyor. Diziyi seyretmiyorum ama özellikle Süleyman’ın yazı masasının pek çok takipçisi olduğunu biliyorum. Sanat tarihçilerimiz makam odası, sofra takımları, püsküllü perdeler ya da halıların boyutları gibi bazı detayların 16. yüzyılla bağdaşmadığını söyleseler de, dizinin dekorlarındaki motif ve temalar ‘saray stili’ne olan eğilimi kamçıladı; Hürrem ve Harem isimli koleksiyonların sayısı arttı.
Malzeme ve tasarım zenginliği
Osmanlı tarzı dekorasyonun günümüze uyarlanmış şeklinin en güzel örneklerinden biri, iç mekan tasarımcısı Zeynep Fadıllıoğlu’nun imzasını taşıyan Les Ottomans Hotel. Fadıllıoğlu, çalışmalarında Beylikler döneminden ve 16. yüzyıla kadar olan dönemden etkileniyor: “Osmanlı benim için farklı medeniyetlerin bir sentezi. Ustalık ve zanaatkârlık eseri olan, mermer, demir, bronz, bakır işçilikleri; hat, ebru, oyma, çini ve boyama sanatı çok değerli. Malzeme ve tasarım zenginliği ve bu zenginlikten doğan siniler, bakır ve toprak kapkacaklar, kavuklar, mühürler, divanlar ve sedirleriyle çok önemli bir devrin simgesi. Ayrıca halıları, tekstilleri, çadırları ve kaftanlarıyla çok zengin dokumaları var.”

Yazının Devamını Oku

Kate ve Pippa stili evler

17 Eylül 2011
Cambridge düşesi Kate Middleton ve kız kardeşi Pippa’nın son bir yıldır stilleri merakla izleniyor. Bu ay Maison Française dergisinde Kate’in stilini mercek altına alıp evini nasıl dekore edebileceğini tasarladık. Şimdi sıra en az onun kadar ilgi çeken Pippa’da. İşte Middleton’ların moda seçimlerinden ilham alan deko-rüzgar…

HELLO! dergisi tüm edisyonlarında onu 2011’in stil ikonları arasında birinci sıraya yerleştirdi.
Bazı moda otoriteleri onun trend yaratan değil, ancak trendleri takip eden bir zevki olduğunu iddia etseler de, İngiltere ve Amerika’da özellikle haftalık dergi kapakları haftalardır onun tekelinde. Öyle ya da böyle, 29 yaşındaki Cambridge düşesi Kate Middleton, kraliyet ailesinin en yeni üyesi olmanın avantajlarını kullanarak bir süredir tüm dikkatleri üzerine çekiyor.
Sadece o mu? Kız kardeşi Pippa Middleton da, 29 Nisan’dan beri geniş bir hayran kitlesine sahip. Geçtiğimiz hafta doğum gününü kutlayan Pippa’nın moda seçimleri basit, trendy ve sportif olarak tanımlanıyor.
Hiç kuşku yok ki, Middleton kardeşlerin gece ve sokak stillerini konuşmaya daha uzun süre devam edeceğiz. Dekorasyon stilleri ise henüz bir soru işareti.
Maison Française dergisinin eylül sayısında Kate Middleton’ın giyim stilinden yola çıkarak evi için yapacağı seçimleri tahmin etmeye çalıştık. Pippa ise evcimen’e kaldı!

KATE MIDDLETON

9 Ocak 1982 doğumlu Kate Middleton, bir oğlak burcu kadını. Oğlaklar geleneklerle köklenmiş insanlar oldukları için evleri de tarih ve kültür kokar. Eskitilmiş ahşaptan dolaplar, yumuşak renklerde pahalı kumaşlar, edebi klasiklerin bulunduğu bir kütüphane, taş ve deri gibi doğal malzemeler tam onların zevkine göredir.

Yazının Devamını Oku