İlk plan sadece oğluma yaptırmaktı ama biz hastalanıp çocuğu da hasta ederiz diye endişelenince hep beraber aşılandık. Daha doğrusu aşılanabildik, çünkü kimse aşı olmadığı için yaş sınırı falan yok.
Sağlık ocağına gidip “aşı olucam” diyorsunuz, şakkadanak yapıyorlar iğneyi. Aşı çocuğa iki doz halinde üç hafta arayla yapılıyor, yetişkinlere ise tek doz halinde bir seferde veriliyor. İki hafta geçti. Herhangi bir yan etki görmedik. İkinci gün aşı yerimiz biraz ağrıdı hepsi o. Ama başka yan etkiler çıktı! Babam: Salak mısın kızım sen? Ben: Ya baba bak senin de olman lazım, risk grubundasın. Babam: Sen hangi grupsun da gidip aşı oluyorsun geri zekalı kızım? Annem: Deme şöyle kıza damadın yanında. Ben: Evet baba, deme bana damadın yanında öyle, ehehe. Babam: Sence damat uyanamamış mıdır yediği kazığa 11 sene sonunda. Sarhan: Uyandım baba uyandım. Uyandım da iade almıyorsunuz! Ben: Baba madem teknolojiden faydalanmıycaz, mikrodalga fırın da kullanmayalım. Madem bilimden faydalanmıycaz antibiyotik de içmeyelim. Mormon muyuz biz? Babam: Sende bir moronluk var, evet. Çocuğa yaptırmasaydın bari. Oğlum bak senin ananın kafası tam basmıyor, bundan sonra ... Ben: Ya baba of ya, çocuğa deme öyle. Babam: Yok bu kız bana çekmedi, çekse kafası çalışırdı. Kızım bu aşı matah bişi olsa Başbakan olmaz mıydı? Bize söylenmiyen bişi biliyor ki, olmuyor. Ben: Yok, o mikroba da kafa tuttuğu için olmuyor. Öte yandan ben başbakan olmadığıma göre dayılanmamın lüzumu yok dedim kendi kendime. Babam: Salak! Okullarda yazı dağıtıldı biliyorsun sevgili okur. Kimler aşı olacak diye soruldu. Oğlumun okulunda on kişi aşı olmak istemiş. Benimle beraber on bir. Ben hata yapıyor olamayacağıma göre (ay güldüm), koca okulda bilime inanan veli sayısı on bir mi? Nereye yolladım ben çocuğumu böyle? Ben: Şimdi böyle söyleyince faşizan bir yaklaşımmış gibi olacak ama, aşı olmayanlar gelmesin okula madem öyle. Müdür: Nasıl yani? Ben: Olmayanlar olanları mikroplayacak. Ben aşı olunmamasına karşıyım. Medeniyete direnmeyi manasız buluyorum. Müdür: ... Ben: Ben anlamıyorum valla. Zamanında suçiçeği aşısına da karşıymış millet, şimdi herkes oluyor. İnsanlar suçiçeği aşısı fikrine alışana kadar kaç kişi öldü. Keza kızamık da öyle... Müdür: Mehtap Hanım siz doktor musunuz? Ben: Yoo, niye ki? Müdür: Çok kesin konuşuyorsunuz da. Hani bir bildiğiniz mi var diye! Ben: Canım, aşı hakkında yorum yapmak için doktor olmaya gerek var mı? Başbakan doktor mu? Olmam dedi çıktı işin içinden. Müdür: ... Ben: Ya, böyle sözcükleri kifayetsiz bırakırım işte, ehehe. Ben sana bişi diyim mi sevgili okur; ocak-şubat gibi bu iş iyice kontrolden çıkarsa, ondan sonra millet aşı arayıp bulamazsa, Mehtap dediydi dersin (hakikaten kendimi ne sanıyorum ben ya). Son durum şu: Babam Atahan’ı çok kötü kurduğu için muhtemelen ikinci doz aşıya giderken zavallı oğlumu kolundan sürüyerek götürmem gerekecek. Huysuz dedemiz her ne kadar kendini benle ilişkilendiremese de, aynı benim gibi sabit fikirli olduğundan, çocuğa beş dakika arayla “oğlum annen seni aşıya götüreceği zaman kendini yere atıp avazın çıktığı kadar ‘beni kaçırıyolar, bu kadını tanımıyorum’ diye bağır” dedi. İşin feci tarafı, bu fikir Atahan’ın aklına yattı ve evde denedi. Her akşam yatmadan önce “hadi önce dişler fırçalanacak” diyorum Atahan kendini yere atıp “beni kaçırıyolar” diye bağırıyor, sonra da kahkahalarla gülüyor. Bu babamın bana ilk keleği değil. Ama intikam soğuk yenen bir yemektir...