Gazetedeki haberin başlığı şöyleydi: “Şarkıcı Linet, çocuk yapacak erkek bulamıyor.”
Linet Hanım’ın bir soyadı vardır mutlaka ama demek ki böyle ünlenmiş, soyadının yazılmasına gerek görülmemiş.
Bu durumda ‘şarkıcı’ diye vurgulanması da tuhaf kaçıyor: Mesleğinin haberde belirtilmesine gerek duyulduğuna göre demek ki o kadar da tanınmış değil.
Mesela hiçbir gazetede ‘şarkıcı Ajda Pekkan’ yazıldığını göremezsiniz. Çünkü herkes bilir ki Ajda Pekkan şarkıcıdır.
Gazetelerimizde zaman zaman böyle hatalar olabiliyor. Mesela ‘tanınmış oyuncu feşmekân’ gibi ifadeler! Gerçekten tanınmış bir oyuncu ise bunu yazmaya niye gerek görüyoruz? Yazma ihtiyacını duyduğumuza göre demek ki ‘tanınmış’ sıfatını hak edecek kadar tanınmış da değil.
* * *
Neyse, konumuz bu değil. Linet Hanım, çocuk yapacak bir erkek bulamadığı için bir sperm bankasına müracaat etmeyi tasarlıyormuş, haber bunu anlatıyor.
Seda Sayan’ın kulaklarını çınlatıp değişik meslek gruplarındaki erkekleri işaret edecek değilim.
Zamanın üçte ikisinden fazla!
Ama ilk yarı bittiğinde tabelada Akhisar’ın iki farklı üstünlüğü vardı. Bundan daha da önemlisi Fenerbahçe’nin Hasan Ali ile kaçırdığı bir pozisyondan başka yüzde doksanlık bir pozisyonu da yoktu.
Demek ki “kuru istatistik” bir anlam ifade etmiyor. Kocaman belki bunu bir kenara not etmiştir.
Giuliano, ligdeki Beşiktaş maçında da olduğu gibi yoktu. Aykut Kocaman’ın bunu hiç hesaba katmadığına eminim. Çünkü iki-üç hafta önceki Giuliano, dün ayağına gelen toplarla rahatça gol pası da verebilirdi, defansı diklemesine delip gol de atabilirdi.
Ama Giuliano ilk yarı boyunca adeta uykudaydı.
İkinci yarı Kocaman’ın “hamlesi” ile başladı. Aatıf, bir hamle oyuncusu olacağını rüyasında görseydi, buna inanabilir miydi? Kuşkuluyum. Ama kader ona da ligdeki ilk golünü atmayı nasip etti. Futbol gerçekten tuhaf bir oyun!
İkinci yarıya baskıyla başlayan Fenerbahçe, o ana kadar uyuklayan Giuliano ile golü buldu ama Larsson’un attığı golde Neustaedter’in takım oyunundaki rolü neydi?
Soldado
Olayımızın kahramanları genç ve güzel bir kadın ile genç ve yakışıklı bir erkek. Erkek olan eskiden mankenlik de yaparmış, şimdilerde dizi oyuncusu olarak temayüz etmiş.
Kadın olan, güzel olmakla birlikte biz faniler gibi sıradan bir kişi. İnternette ‘kimdir’ diye baktım, şu yazılı: “Hukuk öğrencisi olan X. adını Y. ile yaşadığı aşk ile duyurmayı başarmıştır.” Buradan anlıyoruz ki hukuk fakültesine girmek de bir başarı olmakla birlikte, ‘adını duyurmak’ açısından şöhretli bir erkekle aşk ilişkisi kurabilmiş olmak daha önemli.
İsimlerini özellikle yazmadım çünkü yazacağım şeylerin kişilikleriyle ilgisi yok. İki genç insanın kalplerini kırmaktan kaçınmalıyız.
Erkek olan, Beşiktaş-Fenerbahçe maçından sonra şöyle bir tweet atmış: “Her şey, herkes boş. Biz sadece Beşiktaş’ı sevdik. Anneden sonra ilk aşk, tek aşk.” Kadın da aynı gün evrende bir tweet izi bırakmış.
Tweet’lerin hangi saatlerde atıldıkları ile ilgili bir ayrıntı gazete haberlerinde yok. Oysa bu da önemli. İlk mesajı kim attı? Kimin mesajı bir ‘yanıt’ anlamı taşıyor?
Neyse, sonuç olarak genç kadın şöyle yazmış: “Aşk elbette var ama geçicidir. Geriye kalan sevgidir. Sevgiyi bilmeyenden korkun.” Bizim gazete de dahil olmak üzere bu mesaj “Evlilikte kriz var” diye yorumlanmış. İnternetteki sorumsuz dedikodu siteleri daha kesin: Çift ayrılıyor!
Nitekim Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin, aynı stadyumda dört gün arayla oynadıkları iki maç bu sözün doğruluğunu bir kez daha kanıtladı.
Dört gün öncesini hatırlayanlar için maçın nasıl geçeceğini tahmin etmek kolaydı.
Fenerbahçe oyunun oynandığı alanı daraltmak isteyecek, Beşiktaş tam tersine genişletip boş alan bulmaya çalışacak ve golleri Beşiktaş atıp, belki de turu bu maçta geçecek.
Beşiktaş’ın rotasyon kadrosuna bakınca da böyle düşünmek gerekiyordu.
Bu oyunun sonuç vermesi de sürpriz olmazdı, ikinci denemelerinde kapılan top Isla-Dirar trafiğiyle Giuliano’ya çıkartıldı ama Fabri golün Fernandao tarafından atılmasına izin verdi.
Bu oyun maçın ilk 25 dakikası dolduğunda ikinci bir golü üretemediyse bu biraz da şans ile açıklanabilir; Fernandao’nun uzak direkte topu direğin dibinden dışarı yollamasından söz ediyorum!
25 dakika sonra roller değişti, rakibi Fenerbahçe’nin oyun alanını daraltıp, baskıyla topa sahip olma çabasına Beşiktaş iyi yanıt verdi.
Bu oyun Fenerbahçe’nin “en az isabetli pas ile oynadığı ilk yarı” olarak lig tarihine geçmiş oldu.
Baskıyla ikinci topları kazanan ve atağa çıkmaya çalışan bu kez Beşiktaş oldu ve ikinci yarı boyunca da tablo değişmedi.
ŞAPKA ÇIKARTTIK
Fenerbahçe topu tutamadı, tipik bir “küçük takım oyunu” oynadı, topu ileri vurdu, top duvara çarptı geri geldi!
Her zaman söylemişimdir, bu dünyada insanların başına gelen her şeyin ilk sorumlusu Antik Ege tanrılarıdır.
Her şeye güçleri yeter ama ölümlü insanlara özgü kompleksler, hırslar, tatmin edilememiş duygular ile hükümranlıklarını sürdürürler.
Birazdan söyleyeceğim şeyin arkeolojik, antropolojik herhangi bir bilimsel değerinin olmadığını biliyorum ama söylemek zorundayım. Mademki gazeteci oldum, sorumluluğum her şeyi söylememi gerektiriyor.
Başkalarına ne kadar saçma gelirse gelsin!
Bu mesleğin iyi tarafı da budur ki bir gazeteci kendi söylediğinin her zaman en doğrusu olduğuna inanır ve bu fikirlerini insanlıktan saklamanın doğru bir tutum olmadığını düşünür.
Böyle olmamış olsaydı, onlarca mühendisin yaratmak için yıllarca çalıştıkları bir otomobili yarım saatliğine test ettikten sonra “Dikiz aynaları rüzgârda ses yapıyor” gibi cümleleri nasıl kurabilirdik ki?
* * *
Neyse, sözü uzatmayayım; yukarıda “Birazdan söyleyeceğim şey” dediğim meseleye geliyorum: Antik Ege tanrılarının böyle insani sorunlar ile malul olmalarının nedeninin Ege güneşi ile pişmiş üzümden yapılan şarap, incir ve zeytinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Fotoğrafı cuma günü Onur Baştürk’ün Kelebek’teki köşesinde gördüm. İki oyuncu sevgili, öpüşürken çektikleri fotoğraflarını Instagram hesaplarına koymuşlar, Onur da çok beğenmiş ve köşesine aktarmış. Bu Instagram paylaşımını ben de oradan aktardım.
Fotoğraf ile ilgili sohbetimize girişmeden önce şunu söylemeliyim ki yazacağım şeylerin bu iki genç ve güzel insanla alakası yok. Kırılmalarını, alınmalarını, üzülmelerini istemem.
Ama madem fotoğrafı sosyal medyada paylaşarak alenileştirmişler, üzerine bir iki laf etmemi mazur görürler diye ümit ediyorum.
Berrak Tüzünataç’la Birkan Sokullu’nun öpüşme fotoğraflarına (solda) bakınca onları da hatırladım: ‘Dolce Vita’da Marcello Mastroianni’yle öpüşen Anita Ekberg’in (en üstte) hafif aralık, ‘Eyes Wide Shut’ta Tom Cruise’la öpüşen Nicole Kidman’ın (sağda) hiç kapamadığı gözleri...
¡ ¡ ¡
Ama bu kez rakip, kendisine aşırı güvenen Başakşehir değil, elindeki oyuncuları son derece akıllı bir şekilde kullanan, oyun disiplininden kopmayan Aytemiz Alanya idi. Ve bu oyunda kendi sahalarında aldıkları topları doğru kullanıp, Fenerbahçelilerin yüreklerinin ağızlarına gelmesine neden oldular.
Berabere giderken iki kez gol fırsatı yakaladılar ama Kameni’yi geçemediler.
Love, Beşiktaş’a gitmeseydi farklı bir tablo olur muydu? Bunun yanıtını elbette alamayacağız ama Alanyalıların aklının bir köşesinde hep kalacak bir soru gibi görünüyor. F.Bahçe’nin ilk yarıda rahatlamasını sağlayan şey “kaliteli” ayakların varlığıydı. Hızlı oyunda, içeriye yönelip, doğru paslarla sonuca gittiler.
LiG BÖYLE BiTER Mi?
- ısla-Valbuena-Giuliano üçgeni beklenmedik bir golü yaratırken, 2. gol de aynı kanattan bu kez Giuliano-Aatıf-Fernandao üçgeni ile geldi.
Topal’ın direğe takılması şanssızlıktıi ama dönen topun Fernandao’nun ayağından autu gitmesi ‘kalite’yle açıklanabilir.
Maçtan önce F.Bahçe için en önemli sorun yedeklerdi. Kulübede stoperi, santrforu olmayan bir takım! Lig böyle biter mi, emin değilim. 2. yarı Alanya daha önde basmak, alan daraltmak istedi ama F.Bahçe’nin buna reaksiyonu yeterli oldu.
Şunu söylemeliyim ki maç 3-0 olduktan sonra bile