Dini yorumların farklılıkları

HALKIMIZ arasında oldukça yaygın şekilde dile getirilen bir görüş var.

Deniliyor ki, dinimiz bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir. O halde neden dini meselelerde görüş ayrılığı ortaya çıkıyor? Neden Müslümanlar farklı farklı mezhep ve meşreplere ayrılmışlardır? Hayretle sorulan bu sorular, aynı zamanda bu durumdan duyulan rahatsızlığı da ifade ediyor. İnsanlar bundan iki yönden rahatsızdırlar. Birincisi, bu durum, birden fazla görüşün içinden seçme yapma gibi kendilerine bir sorumluluk yüklemektedir. Bu da zor ve zihinsel bir gayreti gerektirmektedir. İkincisi ise ihtilaf ve görüş ayrılıklarının gerçek mahiyeti kavranamayınca, bu rahatsızlık vermekte ve insanı zihnen huzursuz etmektedir. Düz mantıkla bakıldığında, insanların yönelttiği bu sorular makul ve samimi gözükmektedir. Evet, Allah'ı bir, peygamberi bir, kitabı bir olan insanlar dini konularda neden görüş ayrılıklarına düşmektedirler?

* * *

Esasen bu sorular, insanların akıl kabiliyetlerinin, benzer sorunlar karşısında benzer çözümlere ve sonuçlara varacağı varsayımına dayanır ki, bu fen ve tabiat bilimleriyle alakalı konularda doğrudur. Ancak sosyal, ahlaki ve dini meseleler söz konusu olduğunda bu varsayım aynı derecede doğru kabul edilmez.

Zira insanlar dini ve ahlaki meseleler karşısında, her zaman aynı düşünmezler. Bu alanlarda fikir birliği daha az ve daha zor olur. Nitekim tarih boyunca insanların ahlaki, hukuki, dini ve siyasi kanaatlerinin farklı olduğu görülmüştür. Çünkü insan aklı, sürekli belli bir tarihsel ve toplumsal yapıya göre (konteks) muhteva kazanmaktadır. Akıl, insanın içgüdülerinden bütünüyle bağımsız değildir. Diğer taraftan düşünce ve akıl, insanda bilgi seviyesine göre etkin olur. Bilgi seviyesi de, insandan insana farklı olacağına göre, farklı düşünceler de kaçınılmaz olacaktır. İslam'ın farklı şekillerde algılanmasının temelinde de bu gerçekler yatmaktadır.

Vahiy aracılığı ile bütün insanlara gönderilen dinin özünü, insanın yüce yaratıcı, kendisi, tabii ve sosyal çevresiyle olan ilişkilerini düzenleyen ezeli ilkeler teşkil etmektedir. Bu evrensel ilkelerde çağlar boyunca herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, bu konularda görüş ayrılığına da pek düşülmemiştir. İnsanlar bu ilkelerden hareketle her dönemde içinde bulundukları şartlara ve zamana göre kendilerine uygun uygulama şekilleri geliştirmişlerdir.

* * *

İşte tam bu noktada vahiy tarihi boyunca ortaya çıkmış olan din ile insanların din anlayışları birbirinden ayrılmaktadır. Din, inanç, ibadet ve ahlak ilkelerinden ibaret olup kıyamete kadar değişmeden varlığını koruyacak olan kutsal bir olgu iken, din anlayışı dinin ilkelerinin insanlar tarafından anlaşılma şekilleridir. Dolayısıyla din anlayışı mahiyet itibarıyla beşeri nitelik taşımakta, kutsallık taşımamaktadır. Din anlayışının din ile özdeşleştirilmesi, hem dinin evrenselliğine, hem de insan gerçeğine aykırıdır. Dinin anlaşılma biçimlerinin dinle özdeşleştirilmesi elbette doğru değildir. 14 asırlık İslam tarihinde görülen mezhepler, İslam'ın farklı algılama tezahürleri olarak kabul edilmelidir.

SORALIM ÖĞRENELİM

Bazıları cenaze namazında sağa selam verince sağ elini, sola selam verince sol elini bırakıyor. Bu doğru mudur?

Salim TEKE/MERSİN

Cenaze namazında sağa selam verince sağ elin, sola selam verince sol elin yanlara bırakılmasının hiçbir dayanağı yoktur. Cenaze namasında eller ya dördüncü tekbiri müteakip veya her iki tarafa selam verdikten sonra bırakılmalıdır.

Dövizcilikle uğraşmanın tefecilik olduğunu söyleyenler var. Bu hususta bizi aydınlatır mısınız?

Hamza ÇELİK/ANKARA

Türk parasının günlük rayice göre herhangi bir yabancı ülkenin parasıyla değiştirilmesinde dini açıdan bir mahzur yoktur. Değiştirilen paraların alınıp satılmasında yani döviz ticareti yapmakta bir sakınca yoktur.

Ben taksitle mal alıyor, daha taksitleri bitmeden peşin olarak satıyorum. Bu yaptığım caiz midir?

İlyas KARSLI/İSTANBUL

Vadeli aldığınız herhangi bir mal sizin mülkiyetinize geçmiştir. Başka bir kişiye peşin fiyatına veya istediğiniz fiyata satabilirsiniz.

Bazı camilerde farz namazından önce ‘‘İhlas’’ Suresi okunuyor. Bunun hadiste yeri var mıdır?

Abbas AKIN/ALMANYA

Farz namazından önce İhlas Suresi'nin okunması, ne hadis kaynaklarında ne de fıkıh kitaplarında yer almıştır. Bu uygulama, camiye geç gelen Müslümanların yetişmelerini sağlamak için sonradan ihdas edilmiştir. Cemaatten bazılarının farzdan önce İhlas Suresi'nin okunmasını namazın bir parçası gibi sayması, bunun ádet haline getirilmesi kesinlikle uygun değildir.

Ezan ile kamet arasında yapılan dualar kabul olunur, diye okudum. Ayrıca ya Hannan, ya Mennan, ya Bedi demekle duanın maşrıkla mağrip arasında kabul olancağı doğru mudur?

Sırrı GÜMÜŞ/URFA

Duaların hangi zaman ve mekánda kabul edileceği Peygamberimizin bir hadisinde açıklanmıştır. Ezan ile kamet arasında yapılan duanın kabul edileceği de o hadis-i şerifte geçmektedir. Ezan ile kamet arası kişi kendisini ibadete hazırladığı ve dünyevi alakalardan uzaklaştığı için Allah'a yakındır. Dolayısıyla böyle bir dua geri çevrilmez. Ya Hannan, ya Mennan, ya Bedi yüce Allah'ın isimleridir. Onu hangi ismiyle anarsanız, zatını anmış olursunuz. Maşrık ile mağrip arası kabul olunur sözü ise asılsızdır.
Yazarın Tüm Yazıları