Paylaş
Sabah vakitli kalktım. Köpeği aldım, çıktım. Yürüyüşün 10’uncu dakikası gibi bir anda bir aydınlanma geldi. ‘Ya’ dedim, ‘Kaç dakikadır yürüyorum. Hiç kaldırımdan inmem gerekmedi, bir tuhaflık var’. Kaldırımda bir tane elektrikli scooter kalmamış. Garip bir duygu.
Geçen günlerde Kadıköy Belediyesi bu cihazlara atarlanıp “Gerekirse toplarız” deyince ‘Yaparlarsa son 40 yılın en büyük belediye hizmeti olur’ demiştim. Ama ne yalan söyleyeyim, pek inancım yoktu.
Sonrasında bir kısmını belediye topladı. Bir kısmını ilgili marka gelip almış. İnanılmaz bir şekilde yürünebilir bir kaldırım ortamı oluşmuş. ‘İsteyince oluyormuş demek ki’nin mükemmel bir örneği.
Tabii tartışma sürüyor, onun farkındayım. Başat markanın kurucusu kızmış ve bir seri tweet atmış. Okuyunca ilgili taşıta olan antipatim daha da arttı, valla öyle bir marketing başarısı...
Diyor ki: “Her gün onlarca şikâyet gelse alabileceğiniz maksimum şikâyet 99x365gün=36.135 olur. Oysa son
12 ayda ‘Kadıköy’de daha fazla scooter istiyoruz’ diyen Kadıköylü sayısı 101.874. Paris referandumu Kadıköy’de yapılsa sonuç ortada.” Gerçekten bir teknoloji şirketi yöneticisi için mükemmel bir data okuma. İlçe nüfusu 400 bin. Yaş kırılımına göre yüzde 50’si 60 yaş üstü. Kendisi ilçe sınırlarından atılan her mesajın ‘Kadıköylü’ bireyler tarafından atıldığını ve tekil kullanıcı olduğunu kabul etmiş. Yani her 4 ilçe sakininden 1’i ki istatistiğe göre aralarında 60 yaş üzeri insanlar da olmalı, “Bize daha çok scooter bağla” diye ölüyormuş.
“Mikromobilite yaya yolunda 30-40 kilometre hızlayan motorlu araçla olmaz, kimse kusura bakmasın.”
Engellilerin, bebek arabalarının ve normal yayaların kaldırım kullanım hakkının referanduma götürülebileceğini düşünmek de harika. Her şeyin ‘sandığa’ götürülebileceği düşüncesi tabii bir süredir toplumumuzun maalesef mantıklı zannettiği bir argüman. Yine de
temel hakları oylamaya tabi tutmayı önermek de ne bileyim...
Sonra “Bize o zaman parka yasak alanların haritasını gönderin” buyurmuş. Belediye kibarlık etmiş, “Abisi kaldırımlar komple yasak işte, nesini anlamıyorsun” dememiş.
“Kesilen kilitlerimiz milli servettir.” Bu ‘milli’ konusu da yine son yılların büyük kafa karışıklığı ya hadi neyse, ona şimdi girmeyelim. İsteyen açıp bakar, yatırımcıların yüzde kaçı ‘milli’ görür. Ama bu tarzı beğendim. Ben de bundan sonra yanlış yere park ettiğim arabam çekilirken ‘milli servet’ vurgusu yapıp itiraz edeceğim.
Aslında yanlış anlaşılmak istemem. Bu taşıta kategorik olarak karşı değilim. Ama kâr amaçlı ticari bir faaliyetin kamu hizmetiymiş, vatana millete büyük bir fedakârlıkmış gibi paketlenmesine, savunulurken saçmalanmasına, arada da başkalarının haklarını gasp etmesine karşıyım.
“Mikromobilite efendim” diyenlere de
bir küçük cevabım var. Mikromobilite yaya yolunda 30-40 kilometre hızlayan MOTORLU araçla olmaz annem, kimse kusura bakmasın.
Bu adım tabii kaldırımlar için küçük ama önemli bir adım. Sırada orayı yol eden veya park yeri olarak kullanan diğer motorlu taşıtlar var. Yoksa da olmalı.
Paylaş