Paylaş
Uzun süre 80’lerin sinema için pek de matah bir dönem olmadığı öne sürüldü. 70’lerin Hollywood devriminin üzerine gelmişti; her şey çok plastikti, gürültülüydü, şiddet içeriyordu, şuydu buydu.
Bugün baktığımızdaysa tam tersinin düşünüldüğünü görüyoruz. Dönüp dönüp o dönemin filmlerinin devamları ya da yeniden çevrimleri piyasaya çıkıyor, dizi uyarlamaları yapılıyor.
Tam da bu sebeplerden ve o dönem çocukluğuna denk gelen bir kişi olarak geçenlerde evde “Bu akşam sinemaya mı gitsek” denince net konuştum: “Ben ‘Top Gun’a giderim, başka da bir şeye gitmem.” Zira nostalji yağmurunda ıslanma fırsatını kaçırmak istemedim.
Geçenlerde ofiste “Ne diyorsunuz, ‘Top Gun’ gelmiş, gitmek anlamlı” diye sorduklarında da net konuşmuştum: “Tom Cruise ‘Top Gun’ çekecek, ben de kendimi kaldırıp sinemaya gitmeyeceğim. Böyle bir hareket bu ömür boşa yaşanmış anlamına gelir.”
Bu iddialı çıkışları yaparken aklımın ucunda tabii bazı şüpheler vardı. Bu bizim jenerasyonun çocukluğuna damga vuran filmlerin kendi nostaljisine yaslanan güncel devamları son derece tırt olabiliyor. Yeni kuşağı yakalamak için sokulan bazı temalar yeni kuşağı yakalayamadığı gibi eskisini de olaydan soğutabiliyor, nostaljiye dayanma işi fazla kaçabiliyor veya filme o nostaljiden başka yaslanacak artı bir şey daha nezaketen dahi olsa konmamış olabiliyor.
Ama sağ olsun bu olası sıkıntı ihtimallerini akılda tutarak gittiğim filmden gayet memnun çıktım. Tom Cruise sayntolog olmasa çok kral adam aslında gibi iyi niyetli düşüncelerle ayrıldım.
“Geçenlerde evde “Sinemaya mı gitsek” dendi.Tavrımı koydum: “Ben ‘Top Gun’a giderim, başka bir şeye gitmem.””
Tek sıkıntım, filmin sonunda çıkan ‘Tony Scott’ın hatırası için’ yazısına istinaden arka sıralardan gelen “Bu Tony Scott kim acaba da filmi ona adamışlar” sorusu oldu. Mutlu bir film deneyimi geçirdiğim için “Ama siz de gelmeden bir bakın, az konsantre olun, öyle gelin şu işe” ya da “Herkes kendi yaş grubuyla gitsin sinemaya” demedim, devam ettim.
Ertesi gün bir arkadaşım 10 yıldır ısrarla kullandığımız, WhatsApp gruplarına, bilmemnelere değişmediğimiz mail grubuna mail attı. “Arkadaşlar şöyle Bruce Willis olur, Sylvester Stallone’nin makul zamanları olur, Arnold Bey olur, maksadı güldürmek olmadan hayvan gibi güldürecek eski usul maceralı, aksiyonlu film arıyorum. 80’ler sonu, 90’lar başı falan olursa güzel olur. Milyon kere izlemiş olmam da sorun değil. Biraz tırt olduğu için unutmuş olduğum film çıkarsa hele süper olur. Mal gibi senaryosu olsa da olur, mesele etmem” dedi.
Herkes bir döküldü. Gökten film olundu yağıldı. Araya tabii ‘Top Gun’ı da sıkıştırdık. Sonra da “Ya sen bu sayılanları sıradan birer tur dönersin, o ayrı da asıl kalk ‘Top Gun: Maverick’e git” diyerek elbirliğiyle onu sinemaya yolladık. Biz de kendi aramızda yeni filmlerle şansımızı deneyeceğimize huyunu, suyunu, modunu bildiğimiz, daha önce izlediğimiz filmlere ve nostaljiye niye sarılıyoruz diye uzun uzun konuştuk.
Bu ekip bir süre yeni diziymiş, yılın filmiymiş hepsini pas geçer. Oturur ‘Birkaç İyi Adam’ falan izler. Sevgili Tom Cruise’a da buradan tekrar teşekkürler.
Paylaş