Paylaş
Biliyorsunuz NASA, DART isimli uzay aracını Dünya’dan 11 milyon kilometre uzaktaki asteroide planlı bir şekilde çarptırarak yörüngesini değiştirdi. Olay biraz uzakta geçtiği için ne kadar başarılı olduğunu henüz bilemiyoruz. Fotoğrafların gelmesi bile bir miktar sürecekmiş.
Bu olay 25 yıl önce ‘Armageddon’ filminde de yapılmıştı. Orada Bruce Willis’in asteroidin üzerine bilfiil inip patlatması gerekmişti tabii. Eskiden filmlerde gördüğümüz şeyleri şimdi insanlık olarak yapıyor, en azından deniyor olmamız güzel. Yalnız Stephen King güzel bir noktaya parmak basmış. Florida taraflarını esir alan Ian Kasırgası’na atıfta bulunarak “Asteroitlerin yönünü değiştirebiliyoruz ama kasırganınkini değiştiremiyoruz” demiş ve haklı olmuş.
Bundan çok daha kolay görünen ama pek başaramadığımız başka pek çok şey daha var. Mesela küresel ısınma olayının yönünü de değiştiremiyoruz. Hatta onu bırak, “Böyle bir şey yoktur” diyenleri ikna bile edemiyoruz. Çok da sinirli bir grup bunlar. Geçen gün bir banka karbon ayak iziyle ilgili bir reklam yapmış. “Hesap kapatacağız”, “Küreselcilerin oyunları” şeklinde hashtag’lerle üstüne fena çullanmışlardı. Bizim münferiden karbon ayak izi düşürmeye çalışmamızla (hele de âlem özel jetiyle oradan oraya sekmeye devam ederken) pek bir şey olacağı yok, orası tamam da kendince pozitif bir kampanya yapmaya çalışan markaya da sinir krizi geçirmezsin bu kadar.
“Adam sabah akşam “Bak, sıkışırsam atarım ha” diye nükleer tehdit savuruyor. Engelleyebiliyor musun? Yok!”
Sonra filmlerde mükemmelen ve defalarca engellenen ama gerçek hayatta tam engellenemeyen başka bir şey, nükleer tehdit. Adam yukarıdan sabah akşam “Bak, sıkışırsam atarım ha” diye tehdit savuruyor. Engelleyebiliyor musun? Yok. Git anca asteroit tepikle. Süper volkanlardan birinin patlaması halinde gezegeni komple yok etmese bile hatırı sayılır kısmını paralayabileceği söyleniyor. Ona bir taş tıkanabilir pekâlâ uzayda taş kırana kadar. Ama yok, varsa yoksa şov!
Sonra uzmanların yine bahsini sık geçirdiği bir yakın tehdit: Ekolojik çöküş. Çad Gölü’nün kuruması buna güzel bir örnek. Suyun aşırı kullanımı ve küresel ısınmanın etkisiyle gölün su seviyesi yüzde 90 düşüyor. Bunun da Çad, Nijerya, Nijer ve Kamerun’da yaşayan yaklaşık 40 milyon insanın hayatlarına doğrudan etkisi oluyor. Bunun dünyanın pek çok başka bölgesinde karşılaşabileceğimiz bir mesele olduğunu söylüyorlar. 11 milyon kilometre mesafedeki asteroide oranla oldukça yakında bir problem. Maliyeti de daha az çıkar.
Pandemi meselesini zaten yaşadık, gördük. Ne kadar iyi baş ettiğimiz de epey tartışmalı. Herkes bir-iki yıl kaybetti. Geldiğimiz noktada neyin, ne kadar işe yaradığı da karışık. Rakam açıklamayı falan bıraktık, konuyu katladık, koyduk kenara. Bu da göktaşı çarpmasına oranla daha ciddi bir mesele olabilir.
Diyeceksiniz ki sen bu göktaşı meselesini Stephen King’in gazına gelip biraz küçümsüyorsun. Doğru değil. Ben uzay meselelerini severim. Ama baktığınız zaman dünya 4 milyar 550 milyon yıldır burada ve kafasına epey bir göktaşı yemiş bu geçen zamanda. O yüzden Sayın King, olmayan bir probleme çözüm üretildiğini dolaylı yoldan ima edince ona katılmadan edemiyorum.
Paylaş