Paylaş
Çünkü Türkiye’nin önünde alınması gerekli zor kararlar ve atılması gerekli adımlar var.
Kissinger, devlet sorumluluğu taşıyanlarla diğer vatandaşlar arasındaki en önemli farkın, “gündemi seçmek” konusunda ortaya çıktığını söyler.
Ona göre devlet sorumluluğu taşıyanların gündemi seçmek gibi bir lüksleri yoktur. Gündem onların üzerine gelir.
Sokaktaki insan ise kendi gündemini kendisi belirler.
Ama bazen kaçılması ve görmezden gelinmesi mümkün olmayan gündem öylesine derin olur ki, sade devlet sorumluluğu taşıyanlar değil, tüm toplum 7’den 70’e bu gündemi yaşamaya mahkum edilir. Savaşlar, işgaller, iç savaşlar bu tür gündemleri oluşturur.
IRAK’IN TRAJİK GÜNDEMİ
Bugün komşumuz Irak’ta yaşananlardan etkilenmeyen bir Iraklı var mıdır acaba? İki milyonu aşkın Iraklı ülkelerini terk edip “göçmen” olmayı yeğ tutarak gündemden kaçabilmiş değillerdir ki… Irak’ın trajik gündeminin kurbanı olmuşlardır onlar da.
Devlet sorumluluğu taşıyanların, bu tür gündemlerden kaçabilmek gibi bir lüksleri yoktur ama, akıllı, bilinçli ve hesaplı davrandıkları takdirde, üzerlerine gelen olumsuz gündemi olumluya değiştirmek gibi bir imkanları vardır.
Örneğin içeride de, dışarıda da bazı odaklar barışı sabote etmek, güvenliği sarsmak ve demokrasiyi rafa kaldırtmak benzeri amaçlarını eyleme dönüştürebilirler.
İşte böyle durumlarda, devlet sorumluluğunun yükü artar, daha fazla akıl, bilgelik ve hesap gerekir.
Hemingway “cesaret”i şöyle tanımlar mesela:
-Cesaret tehlike ve tehditlerin üzerine gözü kapalı gitmek değildir. Cesaret tehlikenin karşısında zarif ve ustaca davranabilmektir.
DEVLET ADAMININ SORUMLULUĞU
Tarihi bilinçli şekilde okuduğunuz takdirde, “devlet adamı” diye anılan insanların, olumsuz gündemleri olumluya çevirme başarısını gösteren yöneticiler olduğunu görebilirsiniz.
Karar verme sürecinde herkesi dinleyen, ama son sözü söylediği zaman bunun sorumluluğunun kendisine ait olacağını bilen yöneticiler, yurt ve dünya gerçeklerini iyi değerlendirdikleri takdirde, ülkelerinin ve toplumlarının huzurunu, güvenliğini, istikrarını tehlikeye atmazlar.
“Gündem” ile “sorumluluk” arasındaki ilişkide, yönetici yalnız olduğunu bilmelidir. Kalabalıkların, kamu oyunun, çevrenin baskısı bu yalnızlığı gidermez.
Futbolu nasıl tribünlerdeki amigolar veya televizyon programlarındaki öfkeli yorumcular değil sahadaki futbolcular oynuyorsa, demokratik ülkelerin siyasetçileri de, aldıkları kararların sorumluluğunu kendilerine oy veren kitlelerle veya şahinlik öneren kamu oyu odakları ile paylaşamazlar.
İKTİDARDAN BEKLENİLENLER
Bugün Türkiye’yi yönetenler, arkalarındaki halk (veya seçmen) desteğinin, toplumdaki kalkınma, gelişme, refaha ulaşma ve istikrar beklentisinden kaynaklandığını herhalde biliyorlar.
Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne taşıma projesi, AK Parti’li olmayan kesimlerin oylarını da 22 Temmuz seçimlerinde etkiledi.
Devlet sorumluluğu taşıyanlar aynı anda hem bölücü teröre karşı daha etkin önlemler almayı, hem de Türkiye’yi gerek ittifakları içinde, gerekse dünyada izolasyona itmeyecek politikalar üretmeyi başarmak zorundadırlar.
Kim ne önerirse önersin, kararların sonuçlarından doğacak sorumluluk seçilmiş iktidara ait olacaktır.
Bu müthiş yalnızlıklarında, onlara akıl, itidal ve hesaplılık dilemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Danışmanların sorumluluğu yoktur....
Akıl öğretmek ve sorumluluk taşıyan insanlara “Ben olsaydım böyle yapardım” demek kolaydır.
Bir hikaye vardır Ortadoğu’da sık sık anlatılan.
Bir çobanın sürüsüne kurt dadanmış. Her gece birkaç koyunu alıp götürüyormuş.
Çoban köyün bilge ihtiyarına gidip, “Kurda karşı ne önlem alayım” diye danışmış. Bilge ihtiyar, “Sürünün etrafında ateş yak, kurt ürker” diye akıl vermiş.
Çoban sürünün etrafında ateş yakmış ama o gece kurt ateşin üzerinden atlayıp, iki koyun daha götürmüş.
Çoban yine bilge ihtiyara gitmiş ve sürünün etrafındaki ateşin işe yaramadığını anlatmış. Bilge ihtiyar, “Madem ateş işe yaramadı, o zaman sürünün etrafını dikenli telle çevir” demiş.
Çoban sürünün etrafını dikenli telle çevirmiş. Ama o gece kurt dikenli telin de üzerinden atlayıp, iki koyun daha almış sürüden.
Çoban ertesi sabah yine bilge ihtiyara gitmiş ve “Ateş de, dikenli tel de işe yaramadı, şimdi ne yapayım” diye sormuş.
Bu sözleri duyan bilge ihtiyar gülmüş ve şöyle demiş:
-Sende hâla koyun kaldıysa bende sana verecek sayısız tavsiye hep var olacaktır evladım!
Paylaş