Her değişimde ‘Beyaz Türkler’ de nitelik ve nicelik değiştirir

Bazı kavramları beğenip hemen benimsiyoruz ama içeriklerini doldurmak konusunda fazla çalışkan değiliz. Bunlara bir örnek “Beyaz Türkler” kavramıdır.

Haberin Devamı

Dünkü Akşam’da Oray Eğin Beyaz Türkler’in tanımını şöyle yapmıştı:

- Türkiye’nin yeni azınlığı Beyaz Türkler. Bu kavram, ilk ortaya çıkışından beri epey değişti, ama yerini alacak daha iyi bir alternatif bulunamadı. Eskiden Beyaz Türklük kısıtlı bir elite işaret ederken AKP iktidarıyla beraber kapsamı alanı daha gelişmişe benziyor. Beyaz Türklük giderek laik, başı açık, eğitimli, üst gelir düzeyine sahip, kentli olmanın; bütün bunların hepsinin toplamı oldu. Elbette homojen bir kitleden bahsetmek olanaksız. Ancak geçmişte daha geniş kitlelerce sahiplenilen kavramların destekçileri o kadar azaldı ki Cumhuriyetçilik, demokrasi, laiklik vs. Beyaz Türkler’e kaldı. Fazıl Say bu yeni Beyaz Türkler’in kaygısını dillendirdi işte.

Haberin Devamı

 

Eskiden böyleydi ama

 

Gerçekten de Oray Eğin’in söylediği gibi ”eskiden” Beyaz Türklük kısıtlı bir elite işaret ederken, bu iktidarla birlikte Beyaz Türklük giderek laik, başı açık, eğitimli, üst gelir düzeyine sahip, kentli olmanın; bütün bunların hepsinin toplamı mı oldu?

Yaşadığım ve bilinçle gözlemlediğim dönemden söz edeyim.

Tarihteki “Beyaz Osmanlılar”a girmeyi sonraya bırakayım.

Örneğin 1950’de seçimi kaybeden CHP’nin kadroları da o dönemin Beyaz Türkleriydi. Hasolar, Memolar devleti ele geçirmişlerdi. Aslında seçmenler (veya halk) hem cahil hem de ümmi oldukları için, 14 Mayıs 1950’de kime oy verdiklerini bilememişler, okumalarıyazmaları olmadığı için, CHP’ye oy verdiklerini sanarak yanlışlıkla Demokrat Parti’yi iktidar yapmışlardı.

Tek Parti döneminin ürünü olan devletle iç içe yaşamaya alışmış Beyaz Türkler,Demokrat Parti ile gelen siyasi ve bürokratik kadroları da, yeni zenginleri de, endişe içinde izlemedi mi?

 

Eski hacıağalar

 

Beyaz Türklerin sermaye kalesi TÜSİAD patronlarının dedelerini o dönemin Beyaz Türkleri “hacıağa” damgası ile damgalamadı mı?

Haberin Devamı

1950’de başlayan sanayileşmeye ve bunun sonucu olan kente akıma Beyaz Türkler “Kadıköy vapurunda kimse kimseyi tanımaz oldu” veya “Halk geldi vatandaş denize rahat giremiyor” diye tepki göstermezler miydi?

Anıtkabir inşaatı Atatürk’ün ölümünden 15 yıl sonra Demokrat Parti tarafından tamamlandı. Kağıt paraların üzerine Atatürk’ün resmi Demokrat Parti tarafından yeniden yerleştirildi. “Atatürk’ü Koruma Kanunu” o dönemde çıkartıldı.

Ancak “Seni sevmek milli ibadettir” diye Atatürk’e ağıt yakan Celal Bayar’ın Demokrat Partisi’nin Atatürkçülüğünü, o dönemin Beyaz Türkleri hiç kabullenmediler.

Bu hep böyle oldu. Süleyman Demirel de 1960 sonrasının Beyaz Türkleri için ya “Kanunsuz Süleyman” ya da “Morrison Süleyman” değil miydi? Ama o dönemde keskinleşen sağ-sol kamplaşması yüzünden Beyaz Türkler ikiye bölündü ve bir bölümü sola kayan CHP’ye ve Ecevit’e karşı Adalet Partisi’ni benimsediler.

 

Haberin Devamı

Organize sanayi bölgeleri

 

Bugün nasıl Tayyip Erdoğan’ın gizli gündeminde “şeriat özlemi” bulunduğu Beyaz Türkler tarafından var sayılıyorsa, 1970’lerde de Bülent Ecevit Kerensky’ye benzetilip, “Sosyal demokrasiden sonrakomünizm gelir” denilmez miydi?

Beyaz Türklerin sayıları artarken kafa karışıklıkları da değişime paralel biçimde arttı.

1980 sonrasında Turgut Özal’ın bilinçle uyguladığı “organize sanayi bölgeleri”nden Anadolu kaplanları çıkmaya, Anadolu’nun esnafı tüccar, zanaatkarı sanayici olmaya başladı.

1950’lerin hacıağaları 1980’lerde Beyaz Türk olmuşlardı ve Anadolu’dan gelen ikinci ve üçüncü dalga girişimcileri “yeni zenginler” olarak görmekteydiler. Bunlar Özal’dan kurtulmak için Demirel’i “umut baba” diye de pompaladılar. Daha sonra bu Beyaz Türkler, “Gümrük Birliği” yüzünden de Çiller’i terk edip, “28 Şubatçı Beyaz Türkler”e dönüşmediler mi?

 

Haberin Devamı

Hepimiz yeşil miyiz?

 

Konu uzun, karmaşık ve çok boyutlu içeriğe sahip.

Kentleşme, modernleşme, kapitalistleşme, demokratikleşme ve benzeri her çeşit olgu, tüm renklerdeki Türklerin sayılarını, konumlarını, tutumlarını etkiliyor.

Düşünün ki şu anda Beyaz Türklerin “guru”su Süleyman Demirel.

Aslında Temel fıkrasındaki gibi “Siyah-beyaz yok. Hepimiz yeşiliz… Ama bazılarımız koyu, bazılarımız açık yeşiliz” desek daha doğru olur.

Özdemir Asaf’ın şiirini biliyorsunuzdur.:

“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler”

Yazarın Tüm Yazıları