Paylaş
Bugünlerde de, Ali Rıfat Çağatay’ın Nihavend bestesiyle ölümsüzleşen Orhan Seyfi Orhon’un “Tereddüdüt”üne sarıldım:
“Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı?
Darılmak adeti, bilmem ki çapkının naz mı?
Desem ki: 'Ben, seni...' , yok, dinlemez ki, hiddet eder!
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?”
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olup olmaması konusunda süregelen tartışma herhalde beni “Tereddüt”ebağımlı hale getirmiş olmalı.
Örneğin ben de Gül’ün aday olmasını savunanlardanım. “Bütün Abdullah Güller’eyapılanlara “artık yeter” demek gerektiğini düşündüğüm için onun aday olma hakkını savunuyorum. Belki Adnan Menderes’i savunamadığım için, belki Süleyman Demirel’iniki kez darbeyle devrilmesi karşısında suskun kaldığım için, “artık yeter” diyorum.
Artık yeter
Turgut Özal’ın ülkeye yaptığı hizmetleri yok sayıp onu hakaret oklarına hedef kılan aynı kafaların, şimdi Abdullah Gül’ün ülkeye yaptığı hizmetleri yok sayıp, onu aşağılamaları, beni tüm Abdullah Güller’in yanına itiyor.
“28 Şubat bin yıl sürecek” diyenlerin, bugünün dünyasında takvimlere değil saatlerine bakmaları gerektiğini düşündüğüm için, Gül’ü savunuyorum.
Ayrıca takvimlerde nasıl“27 Nisan e-muhtırası” varsa, aynı takvimlerde “22 Temmuz seçimi” de var olduğu için, “Gül aday olmamalı” diye tutturanları dinlerken, disk çalara “Tereddüt”ü koyuyorum.
Çünkü onlar söylemek istediklerini “Sarahaten” söylemiyorlar. Cumhuriyet döneminde Abdülhamit paşaları gibi davranıyorlar. Karınlarından konuşuyorlar.
Onlar bu karından konuşmaları ile siyasi hayatının zirvesindeyken Abdüllatif Şener’i de “Cumhuriyet Muhafızı” rolüne soyundurup, partisinden kopartmadılar mı?
Mesela Cumhurbaşkanı adayı Yargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk olsa, bu beni mutlu eder. Veya Hikmet Çetin Cumhurbaşkanı olsa, ben de derin bir nefes alırım. Bilirim ki bu isimler de, Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki ilerleme çabalarını, Çankaya’daki tribünden izlemeyecekler.
Tereddüdüm acaba…
Ancak Engin Ardıç’ın da söylediği gibi “yüzde 20 oy alıp yüzde 80’lik konuşanlar”ın, halkı yok saymalarını kabul edemiyorum.
Biliyorum ki, Abdullah Gül başı kapalı bir hanımla evli olmasaydı ve bekar olsaydı, aynı çevreler yine “O olamaz” diyeceklerdi. 1960’ta Prof. Ali Fuat Başgil cumhurbaşkanı adayı olmayı düşündüğü için onu yurt dışında yaşamaya zorlayan kafalar, bu defa bekar Abdullah Gül’ü “Neden evli değilsin” diye sorgulayacaklardı.
Bu düşünceler arasında IPod’umda yine “Tereddüt”ü buluyorum. Önce Münir Nurettin Selçuk’tan, sonra da İnci Çayırlı’dan dinliyorum.
“Desem ki: 'Ben, seni pek...' Ya kızar, konuşmazsa?
Derim: 'Bu çektiğim insaf edin, eğer azsa...'
Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' hayır, kızar bilirim,
Tereddüdüm acaba hiddetinden az mı elim? “
ŞAKA
CHP için kömürü stoklama zamanıdır…
TKİ Genel Müdürlüğü kömür satış fiyatlarına 4 yıldan bu yana zam yapmamış. TKİ tarafından üretilip satılan kömürlerin KDV hariç FOB (üretim-satış noktasında teslim) satış fiyatları 24 YTL/ton ile 155 YTL/ton arasında değişiyor.
Hazır fiyatlar uygunken bence CHP’de şimdiden 30-40 milyon ton kömür alıp, gelecek seçimler için hazırlığa başlasa iyi olur.
Tabii gerçekten seçimi AK Parti’nin dağıttığı kömürler yüzünden kaybettiklerine inanıyorlarsa bunu yapmalılar.
Siyasetin en zor haftası
Siyasetin özellikle bu coğrafyada ne kadar fazla riskler içeren bir meslek olduğunu herhalde aklı başında olan herkes görüyor.
Gerçekten bekara karı boşamak kolaydır. Tribünde oturup “Ben olsaydım şöyle yapardım” şeklindeki cümleleri kurmak ve siyasi sorumluluk taşıyan insanlarla akıl yarışına girişmek, elbet de keyifli bir iştir.
Ama kendinizi Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün yerine koymayı denerseniz, siyasetin size yüklediği riskleri biraz olsun anlayabilirsiniz.
Bu hafta gerçekten zor ve gergin bir hafta olacak. Bu hafta alınan karar sonrasında, “Keşke başka türlü karar alsaymışız” demek imkanı bulunmayacak.
Allah herkese akıl, itidal, öngörü yeteneği ve doğru kararı alma becerisi versin.
Paylaş