Başbakan, sözlerine açıklık getirmeli...

Başbakan kuvvetler ayrılığı sisteminin yanlış olduğunu ve ülkenin gelişmesini engellediğini söyledi. Ben söylediklerinin ne anlama geldiğini çözemedim. Konya konuşmasında doğrular da vardı. Örneğin, yargı kararları ve bürokrasi oligarşisinden şikayet etmekte haklıydı. Ancak iş sistemin kaldırılması noktasına gelecekse, işte orada duralım...
 
Demokrasiye inanan bir kişinin, kuvvetler ayrılığının yok edilmesini istemesi düşünülemez bile. Bu ilkenin ortadan kaldırılması, Türkiye'yi yönetecek kişinin ağzından çıkan herşeyin yasa anlamına gelmesini istemektir. Bunun daha açık anlamı "Başbakan veya Başkan olan kişi tek hakim olsun" demektir.
 
Ben Başbakan'ın tek adamlık isteyeceğine inanmak dahi istemiyorum.
 
Başbakan konuşmayı yaptıktan sonra, bakanları tevil etmeye çalıştılar. "Başbakan onu değil, bunu söylemek istedi" dedilerse de ikna edici olamadılar. Eğer bir açıklık getirilemezse, önümüzdeki dönemde gündeme gelecek olan başkanlık sistemi hakkındaki kuşku ve kaygılar daha da artacaktır.
 
Bürokratik oligarşiden şikayet etmekte haklıdır.
 
Muhalefetin engellemelerinden rahatsız olabilir.
 
Yargının engellemelerini sorgulayabilir.
 
Bu durumu kaldırmak yerine, yargıyı - "Laik devletin koruyucusu" olmaktan veya "Eski devletçilikle, bugünün ekonomik gerçeklerini birbirine karıştırmaktan" - reformlarla kurtarabilirsiniz.
 
Bürokratik oligarşi ile mücadele edebilirsiniz.
 
Ancak, bütün bu mekanizmaların kaldırılması, ülkeye tek adamlık-diktatörlük getirir. Yarın seçimle başa gelecek bir kişi kolaylıkla demokrasiyi de yok edebilir.
 
Başbakan mutlaka, gerçek niyetini bizlere anlatmalı.

BUNLAR "TAKİYE " KUŞKUSU YARATIYOR...
 
ÖSYM'nin sınavlarda dini sorular sorulacağı açıklamasını duyduğumda ilk tepkim şu oldu: "İşte Başbakan'a şirin görünmek için atılmış bir adım daha..."
 
Ne gerek vardı?
 
Sınavlara bir tek gayrimüslim de katılsa, onun hakkını kim savunacak?
 
"Son peygamber olarak kimi tanırsınız ?"diye sorduğunuzda ne yanıt alacaksınız?
 
Ali Demir bey neden bu kararı aldı anlayamadım.
 
Bu yaklaşımlar, laik çevrelerdeki "Ak Parti takiye yapıyor. Yavaş yavaş kendi ideolojisini yerleştiriyor" görüşünü körüklüyor.
 
Bunun farkında mısınız?
 
Buna rağmen, inadına yapıyorsanız, o zaman başka... Demek ki “İlk yıllarda söylenenler doğruymuş” sonucuna varılacak...

BU MANZARANIN TEKRARLANMASINI İSTEMİYORUZ...
 
Sayın Başbakan ve sayın muhalefet liderinin el sıkışmamasını, birbirlerinin suratlarına dahi bakmamalarını kabul edemiyoruz. İstedikleri kadar farklı fikirlerde olsunlar, miting alanlarında veya grup toplantılarında birbirlerini kıyasıya eleştirsinler, ancak karşılaştıklarında yine de uygar iki lider olarak el sıkışmak zorundadırlar. Yaptıklarının kavga değil, politik mücadele olduğunu genç kuşaklara göstermelilerdir. Görüşleri ne kadar sert ve farklı olsa dahi, iş bittikten sonra dostluğun sürdüğünü ortaya koymalılar. Böyle kavgalı, konuşmayan görüntü verdikleri zaman toplumdaki kavgacılara da örnek oluyorlar. Toplum, liderlerinin kavgasını gördükçe, silah-sopaya yapışıp birbirine giriyor.

SİRENLİ-ÇAKARLILARI VE EMNİYET ŞERİDİNDEN GEÇENLERİ BANA YAZIN...
 
Sizin de sinirinize dokunmuyor mu?
 
Hani o yolda giderken arkanıza dayanıp, siren ve çakarlarını yakıp söndürerek yol isteyen sivil arabalar var ya, beni çıldırtıyor. Bir de emniyet şeridini kullananlar...
 
Sanki onlar akıllı, biz aptalız.
 
Dernek başkanlarından, holding sahiplerine kadar herkeste bir siren ve çakar merakı.
 
Hepimiz ayaklanmaz ve bu magandalara karşı çıkmazsak, bu işin önünü alamayız.
 
"Aman yahu bana ne? Başıma bir de dert mi alacağım." demeyin. Diyecekseniz, hiç şikayet etmeyin.
 
Alın plakasını, saat kaçta ve tam nerede gördüğünüzü yazıp bana yollayın. Polise iletmek benden... Biraz biz de hakkımızı aramayı öğrenelim.

Twitter: @mabirand32gun
Mail: haberiletisim@kanald.com.tr