PaylaÅŸ
Hızlı büyüme ve düşük kurun da etkisiyle, Türkiye, milli gelirini 10 yılda neredeyse 3’e katladı, 2008 sonunda 741 milyar dolara ulaştırdı.
Eğer Türkiye temposunu koruyabilseydi, tahminen 2013 yılında, 1 trilyon dolar düzeyini yakalayabilecekti. Ancak, kriz nedeniyle bu hedef biraz ötelendi.
2009’da ne olacak?
Son veriler, Türkiye’nin 2008’in son çeyreğinde yüzde 6’nın üzerinde küçüldüğünü ortaya koydu. Tahminler, 2009’un ilk 3 ayında da küçülmenin bu düzeylerin üzerine çıkacağını gösteriyor.
Yılın tamamı içinse yapılan öngörüler, IMF ile anlaşmanın kaderine de bağlı. İyi bir anlaşma ile küçülmenin yüzde 1-2 arasında kalmasını mümkün görenlerin sayısı az değil. Böyle bakar ve kurdaki artışı da dikkate alırsak, Türkiye’nin '1 trilyon dolarlık ülkeler ligi'ne girme tarihi ile ilgili tahmin yapmak da mümkün oluyor.
Son milli gelir hesabında, 2008 yılı ortalama dolar 1.28 olarak dikkate alınmıştı. Şimdi dolar 1.60-1.65 düzeyinde. Yıl ortalamasının bu düzeyde olacağını düşünelim. Bu, 2008’den yüzde 25 artış anlamına geliyor. Dolayısıyla, TL olarak yarattığımız milli geliri dolara dönüştürdüğümüzde, bir azalma olacağı da ortada... Üstüne bir de küçülme gelecek.
14’üncü ülke Türkiye mi?
Büyük olasılıkla 2009’un milli geliri, 2008’den düşük olacak. 2010’daki büyüme ise sınırlı gerçekleşecek. 2011 ve sonrasında ise hız kazanabilecek. Böylece, Türkiye’nin '1 trilyon dolar' milli geliri aşması için gereken süre de uzayacak. Daha önce ilk hedef 2013 gibi görünüyordu. Şimdi 2015-2016 tarihleri öne çıkıyor.
Dünyada '1 Trilyonluk’ 12 ülke var. Şimdi ilk aday Güney Kore, ardından da Türkiye gelecek. Türkiye’nin bu hedefe giderken vites yükseltmesi, hata yapmaması ve istikrarı bozmaması gerekiyor. 2002 sonrası performansı, rahatlıkla Türkiye’yi bu kulübe taşıyabilir.
 BAŞARILI OLMAK İÇİN 10 BİN SAAT KURALINA DİKKAT
Üniversitelilerin mezuniyet zamanı geldi... Kariyer heyecanı üniversitelileri ve iş arayanları sarmış durumda... Bunu gelen mesajlardan da görüyorum. Gençler, ‘Nasıl başarılı oluruz’ sorusunun yanıtını arıyor.
Bütün mesajlara yanıt yazmaya çalışıyor ve özetle ‘iyi eğitim, merak ve çalışmak’ üçlüsünü öneriyor, ‘çalışmak’ kelimesinin altını çiziyorum. ‘Outliers’ (Çizgi dışı) adlı kitabı okuduktan sonra bu kelimenin altını daha fazla çizmeye, gençlere ve üniversitelilere ısrarla önermeye başladım.
Çalışmadan başarı olmaz!
Bu kitaptan daha önce de söz etmiÅŸtim. ‘Çizgi dışı’ baÅŸarıyı yakalayanların ortak özelliklerini anlatan bu kitapta, bir de ‘10 bin saat kuralına’ dikkat çekiliyor, baÅŸarı örneklerine yer veriliyor.Â
Piyanist, basketbolcu, yazılımcı, yazar ya da besteci... Hiçbir alanda başarı çalışmadan gelmiyor. Her başarının arkasında, bir şekilde geceli gündüzlü çalışma, pratik yapma var.
Örneğin, psikolog K. Anders Ericsson, Berlin’deki Müzik Akademisi’nde yaptığı çalışmada, daha çok çalışan viyolinstlerin, daha başarılı olduklarını ortaya koymuş. Yapılan hesaba göre zirveye ulaşıncaya kadar geçen dönemde yaptıkları ‘çalışmanın’ (pratik) süresi 10 bin saati buluyormuş.
Benzer bir hesabı satranç ustaları için de gerçekleştirmişler. Usta bir satranç oyuncusu için 10 yıl gerekiyormuş. Efsanevi Bobby Fischer zirveye 9 yılda ulaşarak bir istisna oluşturmuş.
Â
Sun Microsystems nasıl doğdu?
İş dünyasından da 10 bin saat çalışarak, efsanevi başarılara imza atan girişimciler var. Bunlardan biri Sun Microsystems’in kurucusu Bill Joy, bir diğeri Microsoft’un kurucusu Bill Gates...
Bill Joy, daha 1970’lerde, Michigan Üniversitesi’nin bilgisayar merkezinden neredeyse hiç ayrılmazmış. Bazen günde 10 saatin üzerinde çalışır, yazılım geliştirmeye çaba gösterirmiş.
Sonuç? Şirketi bir dünya devine dönüşmüş durumda... Bill Gates de öyle... Bütün bilgisayarlarda Microsoft yazılımları var.
Çok çalışanların ortak özellikleri
Gladwell, yaklaşık 10 yıl boyunca, 10 bin saat ve civarında çalışmanın kolay olmadığını kabul ediyor ve ekliyor: ‘Bunu yapanları her meslekte başarıyı yakalayabiliyorlar.’
Ancak, başarı için çalışmak da tek başına yeterli değil. Malcolm Gladwell, birkaç koşulun da altını çiziyor. İlk sırada ‘aile desteği’ var. Tamamına yakınına ‘şans’ ya da ‘fırsat’ verilmiş. Hepsi eğitimlerini de devam ettirmişler. Ve hiçbir zaman meraklı olmayı, okumayı ve iyi bir network oluşturmayı ihmal etmemişler.
Mezun olmaya hazırlanan, kariyer peşindeki gençlerin dikkatine sunarım.
Â
PaylaÅŸ