PaylaÅŸ
Türkiye’de kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı 970 bine ulaştı. Çok yakındır, 1 milyonu da geçecektir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Kusura bakmasınlar ama dürüst değiller’ diyor ama aralarında çok sayıda işini kaybeden, şirketini kapatmış insan olduğunu, etrafımızdaki örneklerden görüyoruz.
Mutlaka ‘her mağdur’ kitlesi arasında ‘istisnalar’ vardır. Ama 1000 TL borcunu ödeyemediği için 15-20 bin TL’lik borç batağına düşen kart sahiplerini gördük. Üstelik bazıları birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız oldu.
Kimse kusura bakmasın… Türkiye’de ciddi bir kart sorunu var. Hatta ihmal ediliyor, ciddi bir ‘tüketici kredileri’ sorununun da eli kulağında… O nedenle sorunu inkar etme yerine, çözmeye odaklanmanın zamanı geldi, geçiyor bile…
Bunun için sorun anlamak, kredi kartındaki yeni gerçekleri görmek gerekiyor diye düşünüyorum. Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin başta olmak üzere konunun uzmanlarından, kredi kartında gelinen son noktayı, en yeni gerçekleri çıkardım… Sanıyorum ‘açık tehlike’, daha açık görülecektir:
Â
En büyük katkı işsizlikten
1. Vatandaş artık eskisi kadar kredi kartından nakit çekmiyor. Bankaların aldıkları önlemlerle 2000-2001 arasında yüzde 20 olan bu oran, yüzde 5’lere geriledi. Yani vatandaş, gerçekten ihtiyacı olduğu için harcama yapıyor.
2. Son açıklanan işsizlik rakamları Aralık 2008’e ait ve yüzde 13.6 düzeyindeydi. Ancak, Ocak, Şubat ve Mart aylarında yeni işsizler de eklendi. Mehmet Sezgin, ‘Oran yüzde 15’e ulaşmıştır. Bunlara KOBİ’leri de eklerseniz daha da büyür’ diyor. Onlar hem harcıyor hem de ödemesini yapamıyor.
3. Bir de çalışıp, ücret alamayan geniş bir kesim var. Bazı büyük şirketler ile KOBİ’lerde ücret ödemlerinde ciddi sıkıntı var. Son olarak Galatasaray Stadı’nda görmüştük. Haftalardır maaş alamayanların tek adresi var, o da kredi kartı…
Af beklentisi etkiliyor
4. Kredi kartındaki batağın artmasının bir önemli nedeni ise ‘af beklentisi’… vatandaş, ‘Nasılsa af çıkacak’ diye asgari ödemesini bile yapmıyor. Böylece borç katlanarak büyüyor.
5. Buna rağmen Türkiye’de geciken borç oranı ABD’den daha düşük. ABD’de yüzde 12’lere ulaşan bu oran, Türkiye’de henüz yüzde 8’lerde…
6. BDDK’nın da girişimiyle Türkiye’de kart sahibi daha çok korunuyor. Örneğin, Türkiye’de ödenmeyen tutar için faiz, ekstre gününe dönüyor. ABD’de ise tüm tutar alışveriş gününden faizlendiriliyor.
İki ülkede son durum
7. Türkiye’de faizde ‘üst sınır’ var. ABD’de ise şu anda FED faizleri ‘sıfıra’ yakın iken, kredi kart faizleri yüzde 15’i buluyor. Ve ABD’de bileşik faiz uygulaması yaygınken, Türkiye’de bu yasaklanmış durumda…
8. ‘Asgari ödeme tutarı’, Türkiye’de yüzde 20 düzeyindedir. Oysa, ABD’de en az ödenmesi gereken tutar 2 bin dolara kadar iner ve bankadan bankaya değişir.
9. Eğer gecikme olursa, Türkiye’de faiz, ödenmesi gereken yüzde 20’lik bölüme uygulanır. ‘Gecikme faizi’, ABD’de tüm tutar için geçerli.
10. Bankalar, gecikme faizinde bir ‘üst sınır’ ile çalışırlar. ABD’de ve bazı Avrupa ülkelerinde üst sınır yoktur ve genelde uygulamadaki faizin en az iki katına çıkar.
Â
Borsalar eski düzeyine ne zaman ulaşır?
2001 yılında İMKB 100 Endeksi 9 binler düzeyine düşmüştü. Yine bugünküne benzer bir karamsarlık dalgası vardı. En diplerin görüldüğü dönemi izleyen günlerde büyük bir aracı kurumun genel müdürü ile sohbet ediyorduk. Büyüme ile birlikte endeksin gelebileceği düzeyi sormuştum. Aldığım yanıt, ‘En iyi olasılıkla 20 binler’ olmuştu.
Ancak, endeks ne 20, ne 30, ne 40 binler tanımadı. 57 bin düzeyine kadar ulaşıp, sadece sözünü ettiğim genel müdürü değil, çok sayıda fon yöneticisi ve uzmanı da şaşırttı.
Şimdi yine bir dip ve karamsarlık dönemindeyiz. Yine kriz sonrasına yönelik hesaplar yapılıyor. Dünyada ve Türkiye’de borsaların yeniden eski düzeylerine ne zaman gelebileceğine yönelik hesaplarda yine karamsarlık var.
Geçenlerde Dow Jones’un 14.000 düzeyine ne zaman ulaşabileceğini ortaya koyan analizleri okudum. Çeşitli varsayımlara göre yapılan bu hesaptan, ABD’deki borsaların, 2007 Ekim ayındaki zirvesine, en iyi olasılıkla 2012 Eylül’ünde, en kötü olasılıkla da 2026 yılında ulaşılabileceği ortaya çıkıyor.
Aynı varsayımları Türkiye’ye de uyguladım. Ä°MKB 100 Endeksi’nin en yüksek düzeyi olan 57 binleri, tekrar ne zaman yakalayabileceÄŸini hesaplamaya çalıştım. Çıkan sonuçları tabloda görüyorsunuz. 2013 ile 2028 yılları arasında bir yer öne çıkıyor.Â
Ancak, karamsar dönemlerde borsalara yönelik tahmin yapmak zordur. Endeksler, örneğin 9 bin iken, onu 50 binde görmek olanaksız gibi gelir. Şimdi de öyle bir dönemdeyiz. Ben büyümeyle birlikte borsalarda, eski düzeylerin, bu kadar kötümser bir takvim izleyeceğini düşünmüyorum.
Â
Â
Â
Â
PaylaÅŸ