Paylaş
O kadar kötü haber arasında, dinlediklerim, tekstil ve giyim sektörü adına sevindirdi. ‘Hiç değilse bazı şirketlerin işleri fena değil’ diye düşündüm.
Şimdi bu sözlerimi, ‘Biz de aynı sektördeyiz. Şirketi kapattık, çalışanları çıkardık’ diye eleştirebilirsiniz. Ancak, bu sektörde bir grup şirketin işinin iyi olduğu açık. Bu gerçeği daha önce Denizli ve Uşak’ta da görmüş, paylaşmıştım.
Sektörü yakından izleyen Aynur Bektaş’ın değerlendirmelerinden sonra birkaç işadamı ve yöneticinin görüşlerini de aldım. Ortaya sektörle ilgili önemli mesajlar çıkıyor. Bunlar, sektörün bugünü, geleceği ve büyüme potansiyeli hakkında da sizlere ip ucu verecektir.
2009’a olumlu başlangıç
1. Krize rağmen sektörde işler fena değil. Bunu da giyim ve tekstilin ihracattaki payının, 2008’deki yüzde 17.6 düzeyinden, Ocak’ta yüzde 22,8’e çıkmasından görüyoruz.
2. Ocak ve şubat ayları da giyimde iyi gidiyor. Artış, adetsel bazda yüzde 30’a ulaşmış durumda. Üstelik mart ayı da iyi görünüyor.
3. Ancak, şu anda nisan sonrası biraz belirsiz. İyi giden Aralık-ocak dönemi siparişleri 6 ay öncesinden, yani krizden önce gelmişti. Bundan sonrakiler ise kriz dönemi siparişler olacak.
4. Bu sıkıntıyı aşmanın anahtarı da ‘hızlı sipariş’ ve ‘zamanında teslim’ olacak. Siparişi 3-5 haftada yükleyenler öne çıkıyor. İspanya, Almanya ve Portekiz’den 4 haftada teslimli siparişler geliyor. Yani ‘ne kadar kısa vadede yükleme, o kadar çok sipariş’ dönemi yaşanıyor.
Anadolu’nun maliyet avantajı
5. Avrupa’daki krizin etkilerini şirketler yakından hissediyor. Ancak, bütün kıtada durum aynı değil. Örneğin, Fransa’da durum iyi. Almanya’da fena değil, ancak biraz bozulabilir. İngiltere pazarı ise çok kötü. Bu nedenle adetler düştü, çeşit sayısı arttı.
6. Nisan ve mayıs korkusu olmasına rağmen, tekstil ve hazır giyim 2009 yılını iyi kapatabilir.
7. Anadolu’da fabrikası olanlara yabancıların ilgisi büyük… Yabancılar, Anadolu’daki tesisleri gezip, yerinde görmek istiyorlar. Çok sayıda sanayici, Anadolu’daki üretimi nedeniyle sipariş aldıklarını belirtiyor.
8. Çünkü, İstanbul’da 10 Euro’ya üretilen bir tişört, Anadolu’da 7- 8 Euro’ya mal olabiliyor. Aynur Bektaş, ‘Anadolu’da fabrikalarım olmasaydı, krizden çıkamazdık. Bu avantajı yakalıyoruz’ diye konuşuyor.
9. Normalde Kamboçya, Mısır ya da Vietnam’a gitmesi gereken 400-500 bin adetlik siparişler, üç nedenle Türkiye’ye kayıyor: Teslim süresi, depolama maliyetinin olmaması ve ulaşım kolaylığı…
IMF ANLAŞMASI NEDEN GECİKİYOR?
Perşembe günü Ankara’daydık. Özel bir görüşme için gelmiştik. Ancak, bürokrasiden çeşitli düzeylerde görüşme şansımız, sohbet olanağımız da oldu. Bu sohbetlerde IMF ile ilişkilerin geleceğini, anlaşmanın ne zaman tamamlanacağının işaretlerini almaya çalıştık.
IMF’nin Avrupa Direktörü Türkiye’ye geldiğinde, iki olasılık üzerinde durulmuştu: Birinci cephede, ‘Görüşmeler kötü gidiyor, Direktör o nedenle geldi’ görüşü vardı. İkinci görüşte ise ‘Anlaşma tamam, imza için geliyor’ öne çıkıyordu.
Ankara’nın nabzını tutarken bu sorunun da yanıtını aradık. Görüştüğümüz bürokratlardan, ‘IMF anlaşması olumlu gidiyor. Ancak, zorluklar olduğu da bir gerçek’ değerlendirmesini duyduk.
Teknik ve siyasi zorluklar
Zorluk iki noktada kendini gösteriyor. Bunu ‘Teknik’ ve ‘siyasi olarak iki başlıkta değerlendiriyorlar
1. AKP, ‘Boyun eğmeyiz’ diyerek IMF’ye yönelik yaklaşımını ortaya koymuştu. Şimdi kolay ve hızlı bir anlaşma yapmış izlenimini vermekten kaçınıyor.
2. Görüşmelerin teknik boyutunda ise özellikle belediye harcamaları var. AKP’nin bu konudaki ısrarı nedeniyle anlaşma uzuyor.
Bu zorluklara rağmen, bazı tahminlerin aksine IMF ile anlaşma Mart ayına kalmadan, şubat ayı başında imzalanacak gibi görünüyor. Bunda başta Merkez Bankası olmak üzere bütün ekonomik birimler bir sorun görmüyor. Bir bürokrat, ‘Şu anda bütün ekonomik birimlerle görüşme halindeler. Bize yansıyan olumsuzluk, gecikme haberi olmadı’ diyerek gelişmenin son durumunu ortaya koydu.
EVRİM TEORİSİ ŞİRKETLER DÜNYASINDA
Son bir yıldır dünyada yaşanan ekonomik kriz, şirketler cephesinde adeta taşları yeniden oynatıyor, büyüklükleri ve sıralamaları alt üst ediyor. Ortaya çıkan tablo, kriz sonrasında her şeyin baştan kurulacağını, Darwin Teorisi’ni kanıtlayacak tarzda ‘evrim’ gücünde ‘yeni türlerle’ karşılaşacağımızın ip uçlarını veriyor.
Krizin merkezi olmadığı için bu tip ‘yerinden oynamalar’ henüz Türkiye’ye yansımadı. Ama ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı dünyasında bu tip ‘oluşumların’ güçlü mesajları gelmeye başladı.
kayboluyor, yerine eski güçlüler ve yeni güçlenenler ortaya çıkıyor. Tabloya bakın, bazı şirketlerin piyasa değeri eriyor. Onların yanında, daha ‘geleneksel’ olan bankalar güçleniyor, üst sıralara tırmanıyorlar.
ABD’nin dünya çapında ilk büyüme gerçekleştiren bankaları bu ‘erimenin’ lokomotifini yapıyorlar. Onun yanında, daha ‘muhafazakar’ olanlar, dünya çapında yayılmaya sarılmayanlar ise üst sıralara tırmanıyorlar. Wells Fargo ve …. Gibi bankalardaki erimenin sınırlı olması da bunun işareti…
Benzer bir gelişme finans dışı şirketlerde de öne çıkıyor. ABD’nin en büyük şirketleri sıralaması, Ekim 2007 tarihinden bu yana çok değişti. Hatta tabloya son 5 yılda bakarsanız, daha dramatik bir değişimi göreceksiniz…
Değişimin lokomotifliğini yine ‘geleneksel’ işler ve ‘muhafazakar’ şirketler üstlenmiş durumda… Hızlı büyüyen, finansı büyüme yolunda kaldıraç olarak kullanan, yeni iş modellerine sıkı sıkıya bağlı şirketler, sıralamalarda aşağılara düşüyor. Onun yerini, eski ve tutucular alıyor.
Gördüğüm kadarıyla bu ‘bu dönem’, iş dünyasında ‘evrimi’ savunanların belirttiği gibi, bazı türlerin (şirketlerin) yok olmasına neden olacak, bazılarını ‘yaratacak’, ‘bazılarını’ da dev haline getirecek.
Paylaş