Paylaş
SON kamuoyu araştırmalarında Milliyetçi Hareket Partisi önde görünüyor. Öbür hepsi ‘‘ulusal baraj’’ etrafında dolanıp duruyor. Kimisi epey altında, kimisi azıcık üstünde, kimisi civarında...
MHP niye bu kadar puan topladı?
Seçmen kitlesi birdenbire ‘‘ülkücü-milliyetçi’’ mi kesildi?
Yooooo! Küreselleşmeye tepki bir tek onlardan geldi de ondan...
* * *
Türkiye'nin çok genç nüfusunun yüzde 60'a yakını işsizdir.
Türkiye'nin lise mezunlarının yüzde 80'i üniversiteye giremez.
Ben ‘‘genç’’ olsam, gazetelere bakarım...
Bize umut ve para veren İMF (İnşallah Maşaallah Fesüphanallah) özelleştirme istiyor, asgari ücreti düşük tutuyor, bütçeyi kısıp genç işsizliği büsbütün kışkırtıyor. Yapıyor da yapıyor.
Görünen köy kılavuz istemez elbette... Azıcık kafası çalışan genç insan, ‘‘Kahrolsun emperyalizm!’’ diye bağırır.
Özelleştirmeye, küreselleşmeye karşı çıkan tek partinin kim olduğuna dikkat ettiniz mi?
Ben ettim. Kendilerine yağmurlu günde su vermem, ama, genç insanlarımızın oyları, eğilimleri oraya kayıyor.
* * *
Peki, anti-emperyalist dünya görüşünün sahib-i hakikisi, insanlık tarihinin ilk bağımsızlık savaşlarından birinin mirasçısı olan solumsu-solumtraklar ne yapıyor?
Biri öbürüne ‘‘uzun ve sağlıklı ömür’’ diliyor. Öbürü teşekkür edip, ‘‘İnsanlık başka, siyaset başka...’’ deyip diyalog yollarını kapatıyor.
* * *
Kurtuluş Savaşı yıllarıyla ‘‘devletçilik’’ dönemi dışında radikalleşemedi bunlar... Hem kendi kökleriyle, kendi inançlarıyla çeliştiler, hem seçmen kafasını karıştırdılar.
Herkes kendilerini anlıyor, ama, nedense hep yanlış anlıyor.
* * *
Meselá, İsmet Paşa'yı anladılar, ama, yanlış anladılar. DP'nin iktidardaki ilk üç yılı bittiğinde İsmet Paşa muhalefetini sertleştirmişti.
Yol gösterdi. ‘‘Muhalefette muvafakat olmaz!’’
Siyasi tarihimizin en kırıcı-kıyıcı muhalefetini yaptı CHP... DP'yi yok etti, iktidara geldi, ama, artık ‘‘muhalefet’’ olmadıklarını akıl edemedi, kendi kendine küstü, kendi kendine kavga etti, kendi kendini yok etti.
Yine meselá, Bülent Bey'i anladılar, ama, yanlış anladılar. Parti içi vıdıvıdılardan bıkmıştı Ecevit... 1976'da sesini yükseltmek zorunda kaldı.
‘‘Bu partiye vurmayın, acıyın...’’
Aslına bakılırsa, o tarihteki tek ‘‘azıcık sol’’ parti CHP olduğu için, ‘‘Kendi kendimizi yemeyelim!’’ demek istiyordu Bülent bey...
Sayın başbakanım ‘‘yeni bir parti’’ kurmak zorunda kaldı.
* * *
Biraz eskilere gidelim... Cemil Sait Barlas, 1954'te öfkelendi: ‘‘Sekiz yıldır hasta bir partiyiz, siyasetimizin hasta adamıyız...’’
Değişen bir şey olmadı.
Biraz daha eskilere gidelim. 19 Eylül 1949 günü, Nihat Erim konuştu.
‘‘Yakın bir gelecekte, Türkiye, küçük bir Amerika hálini alacaktır...’’
CHP grubu ayakta alkışladıydı bu söylemi...
Hükümet el değiştirdikten sonra aynı láfı eski CHP'li Celal Bayar etti, az kaldı asacaklardı, yaş haddinden sıyırdı.
Rahmetli Adnan Menderes de CHP'liydi, ama, canından bezip öbür tarafa geçmişti, sinirlendi, yakındı.
‘‘Günde en az 500 toplantı yapıyor adamlar... Takip etmekte çok güçlük çekiyoruz... Ne yapacaklarına bir-iki toplantıda karar versinler, biz de ne yapacağımıza üç-beş dakikada karar verelim...’’
* * *
Kafası ve insicamı dağınık, bulanık bir yazı yazdım galiba...
Neyse, aynı kafa bulanıklığını yıllardır yaşayan CHP-DSP ekürisi ne dediğimi anlasın, yeter de artar bile!
Paylaş