Paylaş
YILIN 364 günü birbirimizden nefret eder, tek bir gün, 14 Şubat günü birbirimizi sever, hediyelere, sevgiye, ilgiye boğarız...
‘‘14 Şubat’’ niye ‘‘Sevgililer Günü’’?
Bu soruyu sorarım hep...
Bunca yaşımda öğrendim...
Amerika'da içki yasağı kalkmış, kaçak içki pazarlayan mafya birbirine düşmüştü.
Düşmüştü, çünkü, Amerika 1929 ekonomik bunalımına doğru gidiyordu. Dolu-dizgin... Pazar paylaşılamıyordu.
Amerika'nın Chicago kentinde ‘‘Garaj Katliamı’’ yaşandı. Rakip çetelerden daha silahlı olanı, zırhlı arabalarını yıkamaya çalışan rakiplerini bastı, 7 kişiyi taradı, katletti.
‘‘14 Şubat’’, paylaşım savaşçılarının ‘‘hesaplaşma’’ günüdür.
Sevgiyi paylaşamadıkları için, nefretlerini paylaşır ve kusarlar.
* * *
Yarın ‘‘Sevgililer Günü’’... Bir yıl boyu birbirinden nefret edenlerin seviştikleri, sayıştıkları gün...
Yarın 14 Şubat... ‘‘Sevgililer Günü’’...
Dünya tarihinin ilk feministi olan Eleanor Roosevelt'in bize armağanıdır. Yıllar sonra, insanların birbirlerini öldüreceklerine sevmelerini istediği bir yıldönümüdür.
Sembolik de olsa, en güzel hediyesidir.
‘‘Yıl boyunca fakirlikten, açlıktan kıvranan, birbirlerinden nefret eden insancıklarımız, hiç değilse, bir gün, 24 saat, birbirlerini sevsinler...’’
MAFYA'nın ölümüne hesaplaştığı bir gündür ‘‘Sevgililer Günü’’...
* * *
Böyle önemli ve anlamlı günlerde hep kendimle hesaplaşırım...
1 Bütün bir yıl kimi sevdim?
2 Bugün kimi sevmem gerek?
Hem sorması, hem cevaplaması zor ve sıkıntılı bir soru...
* * *
Nefret, kin, hüzün ve ölümün zirveye ulaştığı bir gündü 14 Şubat...
‘‘Sevgililer Günü’’ oldu.
Nefretlerimizi unutmamız, sevgilerimizi paylaşmamız istendi.
Başa gelen çekilir.
Cüce Şubat ayının tek tek her gününden nefret ettiğimi söylüyorum...
22 Şubat, 28 Şubat...
O ‘‘askeri’’ tarihlerle hiç ilgisi yok, ama, aynı ayda, Erol Yaşar, İslam Çupi, Vural Saygılı, Yılmaz Gümüşbaş ve Nezih Demirkent'i kaybettim.
Erol Yaşar bana çok kızardı. Ecevit hükümetinin spor örgütü kuruluyordu. Basketbol federasyonu başkanının Arman ağabey, atletizm federasyonu başkanının Turgut Çamer olacağını sabahın köründe kendisine söylemiş, ama, açıklamanın basın toplantısında yapılacağını, yazmamasını rica etmiştim.
Yazdı. Kazığı yedi.
Atletizmin başına ben, basketin başına Uğur Erel geçti.
Vural ve Yılmaz'la, Rüzgarlı Sokak'ta, yaklaşık tarihlerde başladık gazeteciliğe... 1960 yılı... İki uyduruk yazımızdan sonra, karşı meyhanede buluşur, İslam'ın türkçesine, üslûbuna gıpta eder, taklit etmeye çalışır, beceremezdik
Edebi yeteneklerimize saygı göstermedikleri için, gazete üst yönetimlerine küfrederdik...
* * *
Nezih ağabeyle en son Manisa Spor Akademisi'nde beraber olduk... Önemli bir sempozyum vardı. Spor konularını konuşuyor, tartışıyorduk.
Açık oturumu o yönetiyor, ikide bir saatine bakıyor, ‘‘Kısa kes!’’ diye hepimizi fırçalıyordu.
Manisa'dan İzmir'e gidip uçağa yetişmeye çalışıyormuş meğerse...
Benim çene düşüklüğüm yüzünden uçağı kaçırdıydı.
* * *
Güzel insanları uğurlamaya başladık...
Güzel insanları güzel ve gülerek anıyorum...
Arkalarından ağlamak bir halta yaramıyor.
Güzel insanları hayattayken sevelim...
Sonrası Allah kerim...
Paylaş