Paylaş
‘Hain Kurt’ 20. yüzyılın klasiklerindendir. Amerika’da bir üniversite hocasının evindeyiz. Okulun sahibi olan kayınpederinin mutad partilerinden biri bitmiş, karısıyla eve dönüyorlar. Partide genç bir çiftle tanışmışlar, onları da eve çağırmışlar. Oyun bu birkaç saatte geçer. Evlilik, ilişkiler, gençlik karşısında gözden geçirilen hayal kırıklıkları, bir çatı altında geçen yıllarla yakınlık ve uzaklık kavramlarının kozmik gizemlere dönüşmesi gibi temalar arz-ı endam eder. Meraklı, sürükleyici bir metin. Edward Albee muhteşem bir yazar. Eserlerini yorumlamak çok zor iş. Çünkü benzersizdir. Ne fantastik, ne realist, ne absürd... Müzik gibi oyunlar yazdı. Kıvamı yerinde yapılırsa sadece tiyatronun sunabileceği bir mucizeyle doyarsınız. Yoksa tatsız tuzsuz bir deneyim olur. Bu oyunda Zerrin ve Tardu iyi oynamıyor. İyi oynamak başka bir şey. Olağanüstü bir yorum sergiliyorlar ve bunu “oynamadan” yapıyorlar. İkisi de Afife’de aday. Bu oyunun kaç tane versiyonunu biliyorum; Ankara’da yıllar önce Ayten Gökçer’li prodüksiyonu da gördüm. Bu bambaşka. Bütün ögeleriyle neredeyse bir başyapıt. Genç rejisör Hira Tekindor fiyakalı bir soyadından çok daha fazlasına sahip olduğunu kanıtlıyor. Büyük bir başarı. Ufak dokunuşlarla hikâyeyi günümüze taşımış. Bence hiç gereği olmayan bir şey. Bir de, özellikle ilk perdede fazla mizansen yapmış. Oyuncular evin içinde bir oraya bir buraya gidip duruyor. Yorucuydu. Kadı kızının kusuru. Oyunun çok ince bir hareket planlaması var. Yasemin Erkan tasarlamış ve müthiş başarılı olmuş. Çocukları azıcık korkutup çokça güldüren eski bir İngiliz tekerlemesinde “Kim korkar koca, şişman kurttan” denir. Albee, kelime oyunu yapıp, “Kim korkar Virgina Woolf”tan koymuş bu oyunun adını. 1970’lerde kadın-erkek rollerinin dönüşümüne bir atıftır. Çeviride ve yorumda sıfır anlam erozyonu vardı. Zerrin ve Tardu yetenek, akıl, bilgi ve zerafet ziyafeti sundular. Sağ olsunlar.
Paylaş