Paylaş
Sahnede sıradışı bir dinamizm var. Geçen yıl başladılar oyuna. Bu sezon da sürüyor. Başarılı turneler yapıyorlar. Oyun İngiltere’de çok ses getirmişti. Neredeyse 10 yıl filan kapalı gişe oynadı. Üç zıpır tiyatrocu Shakespeare’in bütün eserlerini 60 dakikada oynamaya karar verirler. Oyuncu olmalarına rağmen, hazretin bütün eserlerini okumuş değillerdir tabii. Bilgileri herkes gibi kulak dolgunluğundan ibarettir. Ama hikâyelerin ana hatlarını hatırlarlar. Mesela Hamlet, babasının intikamını almaya çalışan çatlak bir prenstir. Ya da Romeo ve Juliet, düşman ailelerin çocuklarıdır ve aşkları trajediyle biter filan. Kemal Erdurak, Kerem Muslugil ve Mesut Yılmaz birbirinden yetenekli ve komik adamlar. Kostümleri değiştire değiştire bütün Shakespeare karakterlerine bürünüyorlar. Kadın, erkek, yaşlı, genç fark etmiyor. Oyun başladığı gibi bitiyor. Gülmek garanti.
Hızlı ve gırgır. Ama bu sıradan bir parodi mantığı değil. Her şeyden önce büyük bir emek var. Oyuncuların kendilerini adamaları lazım, yoksa o enerjiyi yaymak mümkün olmazdı. Kemal Başar çok deneyimli ve seçkin bir yönetmen. Belli ki provalarda oyunculara çok ter döktürmüş. Oyunun hareketlerini, danslarını, dövüş sahnelerini filan yaparken Alpaslan Karaduman’dan yardım almışlar. Çok da iyi olmuş. Britanya’da Shakespeare ortaokulda bile okutulur malum. Dolayısıyla hem ulusal bir gurur vesilesidir hem de baş belası. Bizim edebiyat derslerinde ‘mefailün failün’ diye ezberlemek zorunda kaldığımız divan şiirlerini hatırlayın. Shakespeare’le inceden inceye dalga geçmek o kültürde biraz da ihtiyaç. “Hamlet’i, Othello’yu bilmiyorum, oyunu anlamam” diye düşünmeyin. Pek güzel anlatıyorlar. Bazı kısımları da Türkleştirmişler. Filanca tragedyadaki zalim kralı Mengenli aşçı yapmak tatlı bir muzırlık değilse nedir. Ben çok güldüm.
Paylaş