FATİH Terim’in maç öncesi söylemlerini aklımdan hiç çıkarmadım. Basın toplantısındaki her kelimesinin karşılığını sahadaki Milli Takımım’da aradım.
Futbolcuları için, “Duygulu, zeki ve coşkulu” diyordu Terim... Erken yediğimiz gol sonrası oyunu Estonya yarı alanına yıkarken, kazanma duygularının nasıl köpürdüğünü dakika dakika izledim. Ve zaman zaman doruğa ulaşan duygu selinde akıl ve zeka dolu iki golün atılışına tanık oldum... İkisi de zeka ürünüydü. Ve ender görülen güzelliklerle donatılmıştı. Beraberlik golümüzde Hakan Balta-Emre-Arda-Tuncay dörtlüsünün yarattığı nefis bir kanat kombinasyonu... Ve ikinci golümüzde Arda’nın yoktan yarattığı bir pozisyonda Sercan’ın, boşta kalan topu bir tilki kurnazlığı ile kovalaması... Her biri zeki çocukların becereceği işlerdi. Aferin sizlere! Yine dönüyorum Terim’in basın toplantısındaki sözlerine... “Presle başlayacağız. Baskılı oynayacağız. Rakibe şans tanımıyacağız...” diyordu. Erken yediğimiz golün dışında, söylenenin herbirini gerçekleştirdi milliler. Gol sonrası prese başladık. Baskı yaparak oyunu rakip kaleye yıktık ve ilk yarı sonuna dek hiç pozisyon şansı vermedik Estonya’ya... Soyunma odasına doğru yönelen millilere şöyle bir baktım... Emre akıllı ve etkili bir oyun sergilemişti. Arda şahaneydi, Tuncay hırs küpüydü. * * * ŞU kolay ve beklenmedik anlarda yediğimiz goller hesaplarımızı hep alt üst ediyor. Yediğimiz ilk gol tamamen bir savunma hatasıydı. İkinci yarının hemen başında gelen beraberlik golü ise, şansın Estonya’ya göz kırptığı bir andı. O topun Servet’e çarpıp kaleye yuvarlanacağı kimin aklına gelirdi? Benim aklım ise, yine Terim’in sözlerine takılmıştı... Ne diyordu..? “Sırtımız yere gelmeden pes etmek yok!” Ve golden sonra geçen dakikalar ilk yarıdaki görüntülerin bir benzeriydi. Hatta bir kopyası... Yine oyunu rakip yarı alana yıktık. Arda’nın müthiş performansı hep sürüp gitti. Emre yine iyiydi. Tuncay’ın hırsı gittikçe arttı. Ve devreye Hamit de girince, pozisyon sayımız ikiye katladı. Ben, dönüp dolaşıp lafı Arda’ya getireceğim... Ve hiç çekinmeden bu performansı ile dünyanın en sayılı futbolcuları arasında göstereceğim Arda’yı... Hatta bırakın biraz şımarayım; onun ismini listenin ilk 10’u arasına sokacağım. * * * ŞİMDİ gelin işi toparlayıp, bir soruya birlikte yanıt arayalım. Bu takım Bosna’da ne yapar? Ben yine Terim’in bir sözünden yola çıkacağım. Diyor ki; “Türk insanı uçurumun kenarında yürümeye alışkındır. Biz ne uçurumların kenarından döndük!” Doğru, ne uçurumların kenarından döndük. Son dakika golleriyle ne maçlar aldık... Ve ne sevinçler yaşadık. Aynı sevinci Bosna’da da yaşamak için ne yapmamız gerekiyorsa hepsini yapacağız. Orta sahadaki bazı arızaları gidererek ve orta saha-savunma bütünleşmesindeki yardımlaşma noksanlığını düzelterek bu işin üstesinden geleceğiz. Yani, inadımızdan hiç vazgeçmiyeceğiz. Kafaya koyduk, Afrika’ya kadar koşacağız!