Paylaş
Rakip Ermenistan’dı...Ve oyunun bir yönü politikaya bulaşmıştı. Nereye adım atsam, bir polis kalabalığına tosluyordum. Sorular ve barikatlar yolumu kesiyordu.
Hele, aklıma Şenes Erzik’in sözleri geldikçe, oturduğum koltuk sanki beni havalara fırlatıyordu...
Türk seyircisi bu maçta Türk futbol tarihinin en büyük sınavını verecek!
Sonuçta, iş dönüp dolaşıp seyirci de kilitleniyordu. Onların davranışları ile bu maç fair-play adına farklı bir boyut kazanacaktı.
Belki, futbolun büyüsü ile iki toplum arasında bir dostluk köprüsünün ilk harcı atılacaktı.
Ve bu gece Fatih Terim veda maçına çıkıyordu. Nasıl uğurlanacağı işin bir de duygusal yönünü gıdıklıyordu.
***
Bunları düşünerek gözlerimi ve kulaklarımı tribünlere kilitledim. Maçtan önce Teksas tribünlerinden uçurulan onlarca güvercinlerin kanat sesleri bizim tribüne kadar geldi.
Sağıma soluma baktım. Herkesin yüzünde bir tebessüm...
Rakibin ulusal marşı okunurken, neden bu güzelliği ıslıklarla bozarsın. Buna hiç anlam veremedim.
Gözüm hep solumdaki tribünde idi. Aşağı bölümde bir Ermeni grubu oturuyordu. Ellerinde bayraklar, her atakta ayağa fırlıyorlardı.
Yukarı bölümde de bizimkiler...Onlar susunca gök gürültüsünü andıran bir patlama tribünlere yayılıyordu. Yine de içimdeki korku 90 dakika hiç eksilmeden hep sürdü...
Ya bir kıvılcım bu güzelim tabloyu yakıp kül ederse!
***
Maça baktığım dakikalar sınırlıydı. Ama 9.dakikada Halil Altıntop’un golünü yakaladım. Arda’nın nefis pası gol kadar alkış aldı.
Servet Çetin’in golünde ise, attığı volenin gümbürtüsü adeta kulakları deldi.
Ve her golden sonra Milli takımın Fatih Terim’e koşmasının nedenini uzun uzun düşündüm...
Veda gecesinde bir armağan mı, yoksa kaybolan umutlar için bir özür mü?
Peki, Türk seyircisi dün gece sınavı geçti mi?
Evet, hiç zorlanmadan geçti. Ama notunu sizler verin.
Paylaş