BEŞİKTAŞ, topu ve oyunu kanatlara taşımakta duyarsız davrandığı sürece, hücum yollarında benzer sıkıntıları hep yaşayacak.
Allah aşkına, savunmadan çıkacak Erhan Güven ile kanat bindirmeleri denemek... Ve bundan da sonuç beklemek hiç akla-mantığa uyuyor mu! Erhan’ın oyun hevesine hayranım. Ancak, ilk 45 dakikada yaklaşık 10 kez ayağındaki topu ve yaptığı ortayı rakibe gönderen birine böylesine ağır bir görev yüklemek... Ve de ısrar etmek sadece bir zaman kaybı değil mi... Bu bölgenin özelliklerinden hiç nasibini almamış bir genci değiştirmek için ilk 45 dakikanın sonunu beklemenin anlamı neydi. Hiç anlayamadım. Sol kanada bakıyorum. Bomboş, kimseler yok... Bazen o boşluğa Tello giriyor. Zaman zaman Ernst gidiyor. Fırsat buldukça İbrahim Üzülmez savunmadan çıkıp, hücum denemelerine girişiyor. Hepsi de o bölgenin gölge adamları. Sol kanattan topu alacak, Beşiktaş’ı rakip yarı alana taşıyacak ve de kanat organizasyonları oluşturmak gibi direkt bir sorumluluk taşımıyorlar. Sanki orası ihtiyari bir durak. Gitsen de olur gitmesen de! Oyunun genelindeki Beşiktaş’a bakıyorum. Bir parkta çılgınca koşuşan çocuklara benziyorlar. Sahada onları yönlendirecek, arada sırada kulak çekip onları doğru yola koşturacak bir ağabey yok. Herhalde buna da 10.5 numara diyorlar. İşte öyle birini israrla bekliyor Beşiktaş. * * * TELLO’dan bu işi bekleyenler fazla heveslenmesin. Tello bir maç oynuyor, bir maç kenara çekiliyor. Onun özellikleri başka. 10.5 numara oynayacak kimsenin hiç ara vermeden 90 dakikanın her anında varlığını hissettirmesi gerekir. Başkan, böyle birini ısrarla alacağını söylüyor, Beşiktaş da özlemle bekliyor! Fink ile Ernst’i birlikte yorumlamak istiyorum. Birbirini tamamlayacak aynı ekolün iki adamı. Dün, sanki birbirlerini tanımıyan iki yabancıydı. Onların sorumlu olduğu bölgeden G.Birliği’nin yarattığı pozisyon sayısı, tribünlerin yüreğini oynattı. Orta saha yol geçen hanıydı. Gençler bu bölgede sanki gönül eğlendirdi. Israrla söylüyorum ve sürekli hatırlatacağım. Nihat Kahveci henüz oynayacak fizik ve moral güçten uzaklarda. Bir takım düşünün, ilk yarıda sadece tek pozisyon yakalıyor karşı kalede. O fırsat da Nihat’ın ayağına geliyor. .. Arayıp da bulamadığı bir pozisyon Nihat’ın... Ama nerede o Nihat. Bildiğimiz Nihat nerelerde! * * * DÜN gece izlediğim Beşiktaş oyunun hiçbir bölümünde ağırlığını ve varlığını hissettiremedi. Holosko, zaman zaman savunmaya, bazen de Nihat’ın yanına giderek oynaması gereken bölgeleri terketti. Oysa, kanatları kullanarak rakip savunmayı yıpratacak ve Beşiktaş’a hücum kulvarları açacak tek adamdı. Yanlış yerlerde iş aradı. Uğur İnceman oyunun hiçbir anında görünmedi. Sivok’un fırsat buldukça oyuna ve hücuma katılma isteği iyiydi. Ancak, kaptırdığı ve attığı hatalı paslar korkuttu. Beşiktaş’ın en iyisi kimdi diye sorarsanız... Ferrari’yi işaret ederim. Gençlerbirliği’nin böyle bir dirençle oynayacağını düşünmüyordum. Beşiktaş’ı yordu, düşündüğünü uygulamasına hiç fırsat vermedi. Doğrusu, oynadıkları oyun, hücuma çıkışları ve pozisyon oluşturmakta Beşiktaş’tan daha farklıydı. Beşiktaş için fazla bir şey söyleyemeyeceğim... Oynadıkları oyuna şöyle bir baksınlar. Ve perişan hallerini gözleri ile görsünler.