Paylaş
Rakibi bunaltan takım gitmiş, yerine seyredeni bunalıma sürükleyen sıkıcılıkta bir takım gelmişti. 45 dakika içinde rakip kaleyi sadece bir kez, o da Selçuk’un serbest vuruşuyla zorlayabildi; tam bir ‘Otur, sıfır!’ dedirtecek performans...Her mevkide normal oyununun yarısını da geçtim, çeyreğiyle oynayan bir ekip...
İnanılması güç kötülükte paslar, uyku mahmurluğu sınırında gezen oyuncular vesaire... Kollektif bir çöküş hali işte... Eskişehirspor da bu ligi avcunun içi gibi bilen, ‘külyutmaz’ oyunculardan kurulu olunca, oyun tamamen kilitlendi.
Kahraman, kaleci Muslera
İkinci yarıda işlerin değiştiğini, Galatasaraylı oyuncuların pabucun pahalı olduğunu fark ettiklerine dair alametler belirdi. Kötüler içinde belki de en kötüsü olan Melo’nun çıkışı, yerine giren Amrabat’ın dinamizm kazandırması, Emre’nin kıpırdanması ve bir şekilde gelen gol Galatasaray’ın bu berbat performans gecesinden 3 puanla sıyrılabileceğine dair umutları yeşertti.Bir klişe vardır, “Futbolun adaleti yok” diye; pek sevmediğim bu ifade maçın sonlarında taca çıktı. “Kahraman Muslera, Eskişehirspor’a karşı” şeklinde bir aksiyon filmi gibi gelişen pozisyonda golü yedi Galatasaray... Ceza sahası içinde 4 Eskişehirsporlu futbolcu ile tek başına mücadele eden ve 3 kez de üst üste kurtarış yapan Muslera’yı arkadaşları da tribündekiler gibi seyretmekle yetindi. Bu maçta en son kızılacak futbolcu Muslera’dır.
3 puan hak edilmedi
Geçen sezon da bu tarz bir duraklama dönemi yaşamıştı Galatasaray... Bu dönemin de böyle bir geçiş dönemi olduğunu umalım, “Avrupa maçı sonrası dağınıklığı” diyelim, iyi niyeti koruyalım elbette ama doğru teşhisi de koyalım. Galatasaray kötü oynadı ve galibiyeti hak etmedi, nokta...
Paylaş