Paylaş
Cep telefonumuzu bir yerlerde unuttuğumuz zaman panikliyor, bir uzvumuzu kaybetmişiz gibi, bu dünyada yapayalnız kalmışız gibi bir duyguya kapılıyoruz.
İçimiz huzursuzlukla doluyor.
Sanki dünya kuruldu kurulalı cep telefonuyla yaşıyormuşuz gibi geliyor bize.
* * *
Bir de televizyon.
Hayatımızın önemli bir kısmını adadığımız aygıt.
Dostlarımız, arkadaşlarımız, evlatlarımız, anne-babamız; bizim için önemli kim varsa, işte onların hepsine tercih ettiğimiz aygıt.
Tabi ki farkında olarak, bilinçli bir seçim değil bu.
Sonuç böyle.
Televizyona ayırdığımız zaman, çoğu kez sevdiklerimize ayırdığımızdan çok daha fazla oluyor.
*
İnternetin insanı kendinden geçiren dünyasına hiç girmiyoruz daha; o, âdeta insanlığı yalayıp yutuyor.
*
Bütün bunların sosyolojik sonuçları da oluyor elbette.
• Aile dostlukları vardı ve akşamları gidilip gelinirdi, bu kayboldu.
• En yakın arkadaşların çocukları bile birbirlerini tanımıyor artık. Bazılarımızın çocukları kuzenlerini, yakın akrabalarını bile tanımıyor.
• İdeolojik temelli, dava eksenli bir araya gelişler, sahiplenmeler, derin sevgiler, içinde yer alınan kültürel damarlar da kayboldu.
• Daralınca borç aldığımız, borç verdiğimiz, yardımlaştığımız kimseler de yok artık; belki ihtiyaç da kalmadı buna, kredi kartları sıkıntılarımızı paylaşacağımız kimselerin yerini aldı.
• Bir acı, bir hüzün; bir sevinç, bir mutluluk gelince hepimize birden gelirdi; kimse kimsenin farkında bile değil artık.
• Herkes hem dünyaya açıldı, hem de içine kapandı.
• Herkes teknoloji fırtınasının yarattığı tsunami dalgaları içinde boğuşarak, kendi kendine nefes almaya çalışır oldu.
• Çağdaş olanaklardan yararlanma, bu yenilikler vasıtasıyla insana ulaşma, zaman kazanma yerine, çağdaş olanakların esiri olma durumuna girildi.
• Dünyanın en uzak yeri parmağımızın ucuna gelirken; her türlü bilgi, haber, iletişim kanalları sınırsız bir imkân olarak hepimize sunulurken, yalnızlık geldi gönlümüzün başköşesine kuruldu.
• Gönül denen dünyamız sadece sevgiye, merhamete, iyiliğe açık dünyamız, içimizdeki soylu yerinden çekip gitmeye başladı.
• Düşünce üretme, özgün tutum geliştirme, başkalarının sıkıntılarına çare düşünme, başkalarının dertleriyle dertlenme duygusu toplumsal hayatımızdan çekip gitti.
• Bakıldığında her şey aynı, her şey normal gibi görünse de, aslında her şey değişti.
• Hayat başkalarını yenme, başkalarını geçme arenası hâline geldi; insani duygular bir kenara bırakıldı.
*
Her gün yüzlerce insanla görüşsek, binlerce bilgiye kolayca ulaşsak da, yalnızlığımızdan başka kimse kalmıyor yanımızda.
Paylaş