Paylaş
Yükseköğrenim dâhil, hayatımıza yön vermeye, yeteneklerimizi ortaya çıkararak bizi şekillendirmeye çalışan öğretmenlerimizden çok azını hatırlarız.
Sayıları, elli, altmış, yetmişi bulan öğretmenlerimiz içinde, aklımıza ilk gelenler vardır ve bu, çoğu kez sınıf öğretmenimizdir.
Aklımıza ilk gelen öğretmenimiz, aslında, hayatımızın kahramanı, kurtarıcısıdır.
Öğretmenlerimizden, en çok ikisinin ya da üçünün daha adını bir çırpıda söyleyiveririz.
Diğerlerinden bazılarını ise, hayal meyal hatırlar; epeyce düşününce çıkarırız adını.
Bazılarının da simaları gözümüzün önündedir ama adını çıkaramayız bir türlü.
Bazıları ise, silinip gitmiştir hafızamızdan; hiçbir iz bırakmamıştır bizde.
İz bırakanlar da çeşit çeşittir.
Bazıları aklımızda, bazıları gönlümüzde, bazıları da ruhumuzda derin izler bırakmıştır.
Bazıları sınav kazandırmıştır, bazıları gönlümüzü kazanmıştır; bazıları ise, ruhumuzu onarmış, verdiği karakter aşısıyla, bütün fırtınalar içinde, dimdik ayakta kalmamızı sağlamıştır.
* * *
Sokrates, Konfüçyüs, İmam-ı Gazali de birer öğretmendi.
İlk ikisi, düşüncelerini yazıya dökmedi.
Ama her ikisi de, iki bin yıldan fazla zamandır, fikirleriyle yaşıyorlar; insanlığı etkilemeye devam ediyorlar.
Öğrencileri, onların “eserleri” oldular.
Sokrates de, Konfüçyüs da, aslında, aynı zamanda öğrencilerinin eseridirler.
Onlar büyük öğrenciler yetiştirdiler; öğrencileri de, onların binlerce yıl yaşamasını sağladılar.
* * *
İmam-ı Gazali ise, hem büyük eserler yazdı, hem de Nizamiye Medreselerinden, büyük öğrenciler yetiştirdi.
Neredeyse bin yıldır, insanları etkilemeye devam ediyorlar.
* * *
Şair, yazar ve Memur-Sen’in kurucusu Akif İnan da öğretmendi.
Yıllar önce, kendi isteğiyle, Uşak’tan Ankara’ya tayin oldu.
Görev yaptığı lisenin bazı öğrencileri, içlerindeki “Akif Hoca” sevgisinin bir sonucu olarak, atladılar Ankara’ya geldiler Akif İnan’ın ardından.
Ne bir tanıdıkları, ne akrabaları vardı Ankara’da.
Sadece “Akif Hoca” vardı.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde okurken, benim de dersime girdi, benim de öğretmenim oldu Akif Hoca.
O vakit, Uşak’tan yola çıkıp, o günün koşullarında, Akif Hoca’nın ardından, kendilerini “bilinmedik” bir kentin kollarına atan genç insanları anladım.
Akif İnan, öğrencilerini seviyordu, etkiliyordu ve kendine çekiyordu.
* * *
Akif İnan’ın vefatının üzerinden on üç yıl geçti.
Ruhumuzda yarattığı izler, gün geçtikçe derinleşiyor.
* * *
Şimdi kendi kendimize sorma vakti.
“Yıllar sonra, öğrencilerimin hatırladıkları öğretmenler arasında, kaçıncı sırada yer alırım?
Geride, adına öğrenci denen, kaç ‘eserim’ kaldı?”
Paylaş