Paylaş
MELEK İPEK
Açılışa, programını zorlayarak Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara eğitimine emek veren bir çok arkadaşımız ve davetli katıldı.
İyi bir tören oldu.
Melek İpek, adıyla ‘müsemma’, temiz kalpli, iyilik yapmaktan, birilerinin yarasına merhem olmaktan mutluluk duyan bir anne.
Hepimizin annesi.
Girişimleriyle, Türkiye’nin hemen her yerinde yaptırdığı okullar, yurtlar, camiler var.
Elinden tuttuğu, duasını aldığı insanlar var.
Adını taşıyan okulun açıldığı gün, çocuklar gibi mutluydu.
İkinci dönemin başladığı ilk gün, sanki birinci sınıfa yeni başlayan bir öğrenci gibi; sanki kendi çocukları Akın ile Tekin aynı gün okula başlıyorlar gibi heyecanlıydı.
Torunu ve rahmetli eşinin adını taşıyan Ali İpek’in üzerinden gözlerini ayıramıyordu.
Yakınlığı, dostluğu, anne şefkati, törene katılan yüzlerce insana sirayet ediyor; güçlü sevgisiyle herkesi kucaklıyordu.
GEÇİCİ
Bir kötülükle karşılaştığımızda, yıkılırız.
Ömür boyu, bu can sıkıntısıyla yaşayacağımızı sanırız.
Hayatımızın her aşamasına siner bu kötü durum.
İşimizle ilgili bir sıkıntımız varsa örneğin; ailemize, evimize, arkadaş ilişkilerimize, uykularımıza; her şeyimize bulaştırırız bu can sıkıntımızı.
Sıkıntı, zihnimize yapışır, her adımımızda izler bizi.
Bize mutluluk veren bir durumla karşılaştığımızda da aynı şeyler olur.
İçimizdeki ferahlık, sevinç, mutluluk bizimle birlikte dolaşır ve her hareketimizde görünür.
Oysa, mutluluk da, mutsuzluk da; sevinç de, keder de geçicidir.
Aslında, bu dünyadaki her şey geçicidir.
Ve o kadar geçicidir ki; bir telefon gelir; hastane laboratuvarında yaptırdığımız bir tahlil sonuçlanır; bir gazetede, bizimle ilgili bir haber yayınlanır, bütün dünyamız alt-üst olur.
Tersi de olabilir.
Bir telefon, bize dünyanın en iyi haberini verebilir.
Bulvarda yürürken karşılaştığımız eski bir dostumuz ise, en iyi iş teklifini yapabilir.
Bir anda, içimizde ukde olarak duran şeylere ulaşabiliriz.
Bunlar da geçicidir.
Her şeyin geçiciliğine inanmak, bizi aşırı kederden de; aşırı sevinç çılgınlığından da korur.
Makul oluruz.
Evet, evet geçici yaşıyoruz.
Gençlik, sağlık geçicidir.
Mevki, makam, güç, kudret geçicidir.
Yoksulluk, sıradanlık, zayıflık geçicidir.
Aşklar, kara sevdalar da; kin ve nefretler de geçicidir.
Hiç bitmeyecek sandığımız derin dostluklar, arkadaşlıklar da geçicidir.
Önemli olan karşılaştığımız şeyler karşısında bizim durduğumuz yerdir.
Önemli olan kin ve nefretimizin; sevgimizin, zayıflıklarımızın, güç ve kudretimizin esiri olmamaktır.
Önemli olan, makul olmaktır.
Önemli olan, dostlarımızla, bizde olanları paylaşırken, bir gün aramıza “mesafe” gireceğini hesaba katmaktır.
Önemli olan, nefret ettiklerimizle, bir gün dost olacağımızı düşünmek ve nefretimizi frenleyebilmektir.
Geçici bir hayatın, küçük ayrıntılarıyla boğuşan, küçük figüranlarıyız.
Çocuklarımızın isyankârlığı, yüzümüzdeki sivilceler, saçlarımızdaki kepekler geçicidir.
Yağmur, rüzgar, kar da; sıcak, ılık, güneşli günler de geçicidir.
Güzel yazılar yazmak, etkili konuşmalar yapmak da geçicidir.
Gün gelir, tükeniveririz.
Birazdan her şey farklı olacaktır.
Farkında değiliz sadece.
Paylaş