Öğrenciler, bugün saat 17.00’ye kadar, boş kontenjanlara yerleşmek ya da kayıt oldukları okulu değiştirmek için yeni tercihlerde bulunabilecekler.
Ankara’da, Merkezi Yerleştirme Sistemi ile OYP’ye göre öğrenci alan okullarımızın 9. sınıf kontenjanları 44.732’dir. İlk yerleştirme sonucunda, 3.761 boş kontenjan kalmıştır.
Yeni tercih hakkıyla, açık kalan kontenjanın azalması öngörülüyor.
Ortaöğretim kurumlarında açık kalan kontenjanlara, OYP’ye göre merkezi sistem üzerinden öğrenci alınmasına ilişkin tercih ve yerleştirme takvimi aşağıda belirtilmiştir:
09 Eylül 2013 (Saat 10.00)
Boş kontenjanların e-okul sistemi üzerinden ilanı (Kayıtlar 20 Eylül 2013 saat 17.00’ye kadar devam edecektir. Değişiklikler sisteme yansıtılacaktır.)
09-16 Eylül 2013 (16 Eylül Saat 17.00’ye kadar)
“Efendiler, ne yani,
çocuklar hiç gülmeyecek mi?”
Ece AYHAN
Kendi çocuklarımdan da biliyorum, çocuklar çok çekti bu sınavlardan. Onlara hep acıdım, üzüldüm.
Hayatın bütün güzelliklerinin toplandığı yaşların üzerine, bir kâbus gibi çöktü sınavlar.
Yaşanacak bütün iyi şeyler ertelendi.
Sadece çocuklar değil, aileler de çok çekti bu sınavlardan. “Hele çocuğumuzun sınavını atlatalım, ondan sonra” dendi hep, birçok konuda.
Arkadaşım, “Çok heyecanlıyım. Bugün annemler gelecek.” dedi.
Bu sıradan, basit cümle, ben de yoğun çağrışımlar yaptı.
Demek ki bu arkadaşımın annesi hayattaydı ve ayrı bir kentte yaşıyordu. Belli ki, uzun zamandır görüşmemişlerdi.
Bugün arkadaşımın annesi bu kente gelecekti ve heyecanlıydı.
Bir insana, anneden daha yakın hiç kimse yoktur.
Herkesin bir dayanma, kırılma sınırı vardır.
Herkes birbirine, belli ölçüler içinde ve belli düzeyde katlanabilir.
Tanıdığımız, birlikte yaşadığımız, birlikte çalıştığımız kişilere güven de; tanımadığımız ama alış veriş yaptığımız, zorunlu olarak karşılaştığımız kişilere güvenimiz de, hayatımızın kalitesini belirler.
Mutluluğumuzun da, mutsuzluğumuzun da kaynağı budur.
Ne yazık ki, güvensizlik, neredeyse hayatımızın temel anlayışı olmaya başladı.
Alışveriş yapan, aldatıldığını ya da aldatılabileceğini düşünerek yapıyor alışverişini; bir devlet dairesinde işi olan, sorduğu soruya verilen cevabın bile doğru olup olmadığından emin olamıyor.
Arkadaş arkadaşa güvenemiyor; vatandaş devlete güvenemiyor; satıcı müşteriye; müşteri satıcıya güvenemiyor; hatta aile bireyleri birbirine güvenemiyor.
Güvensizlik, habis bir ur gibi her kesime sirayet ediyor. Oysa birbirimize güvenmezsek nasıl yaşarız bu hayatı?
EĞİTİMDE BİRÇOK KONUDA SİSTEM OTURMUŞ DURUMDA
Bugünlerde millî eğitimin binaları oldukça hareketli.
On yaşlarında ya var, ya yoktu.
Günlerce, belki aylarca yıkanmamış saçları, yapış yapıştı.
Derin bir sorumluluk acısıyla kıvrandım.
Birkaç saniyede, içimden, kendi sorumluluklarımla ilgili yığınla düşünce geçti.
“Bu çocuğun burada olmasının sorumlusu, suçlusu benim.” diye bağırıyordu içimdeki ses.
Suçluluk duydum, telaşlandım.
Adını, okulunu sordum.
Algılama ve yorumlama biçimimiz sürekli değişir.
Dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak.
Algılarımız ve yorumlarımız değişecek.
Bu doğaldır ve gereklidir.
Eğitim anlayışımız, yaklaşımlarımız, algılarımızda da son yıllarda önemli değişimler yaşanıyor.
Paradigmalarımız alt üst oluyor. Yeni kavramlar, yeni uygulamalar, yeni bakış açılarıyla karşılaşıyoruz.
En yoğun paradigma değişikliğini de on iki yıllık zorunlu eğitim uygulamasıyla yaşıyoruz.
Değişime direnene, öteden beri uygulanan durumu korumak isteyene de statükocu denir.
Statüko, değişimin düşmanıdır.
Kurumlarda, “Biz yıllardır böyle yapıyoruz ama…” sözünü çok duyarız.
İnsanlar, “Yıllardır böyle yapıyorsak, bu doğrudur.” diye düşünürler.
Yeni bir uygulamayı, yeni bir bakış açısını garipser, onaylamazlar.
Aslında alışkanlıklar, çoğu kez gerçeklerin önüne geçer.
Alışkanlıkların, yasaların yerine geçtiği bile olabilir.
Buluşma, kavuşmadır iftar.
Sadece biyolojik gereksinimler için değil; elindekilerin değerini idrak etme bilinciyle, incelmiş yüreğinin kımıltılarıyla ve ihtiyaç içindekilerin duygularıyla da buluşma saatidir iftar.
Ve iftarın, dostlar şölenine dönüşme olanağı, her zaman kışkırtıcı bir seçenek olarak durmaktadır.
YAZARLIĞI AŞAN BİR YANI VARDIR
Yazar Nuri Pakdil’in evinde, bazı dostlarımızla iftar yaptık.
Fatih Yurdakul, Baki Kaya, Necip Evlice ve diğerleriyle, Nuri Pakdil’in sessiz çığlığına ortaklık etmeye çalıştık.