Serin hava, kekik kokusu boz dağlar, masmavi deniz Bozburun
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Bulutların üzerinden uçarak ulaştığımız Bozburun Yarımadası, Selimiye, Serçe ve Bozukkale kıyıları, adı üzerinde boz ve vahşi bir tabiata sahip.
Ama denize bakın, belki de dünyanın en güzel ve temiz denizi. Boz renkli dağları ve sert rüzgarları olmasına rağmen, her yıl yat trafiği artıyor. Güzelliği de biraz zor bozulacak bir yöre, çünkü gelmesi gitmesi öyle kolay değil. İster havadan deniz uçağıyla, ister karadan limuzinle gidin, iki saat yollardasınız. Bu yüzden zor ve boz, burayı anlatmak için gerekli iki birleşik kelime gibi duruyor. Gitmesi zor evet ama vardığınızda bozu bir tarafa bırakacaksınız, mavi derin denizler ve turunç renkli günbatımı kalacak aklınızda.
Derin ve temiz denizlerde iri sinaritler, akya meluryalar, kalamarların en güzeli... Şarap ve günbatımı... Bunlar Bozburun’da sözün, yazının bittiği, rüyanın başladığı anı simgeler. Bozburun, uzun yıllar Göcek’te sıcak ve yeşil ormanların havasında dolaşmışlara ilaç gibi gelen serin havasıyla, kekik kokularıyla karşılar sizi. Her mili, her koyu ayrı güzeldir. Söze gerek yok, fotoğraflara bakmanızı tavsiye ederim.
Dar bir liman olan Bozburun limanı, tam karşısındaki Yeşil Ada’yla arkadaşlık eder. Adına bakmayın Yeşil Ada’nın, o da boz renklidir, ama çok temiz ve bakir koylarıyla ünlüdür, üzerinde antik kalıntılar vardır. Kisseli Ada civarında ise dünyanın en güzel duru suyu bulunur, desem yalan olmaz. Ada boğazı derinliklerini de sadece fotoğraflara bakarak bile tahmin edebilirsiniz.
Kisseli Ada’nın tam karşısında Türkiye’nin ilk yelkencilerinden Prof. Süleyman Dirvana’nın evi bulunur. Teknesi Seddülbahir, evinin önünde durur. Bozburun’un bir diğer ünlüsü de Bülent Ortaçgil’dir. Uzun yıllar yazlarını ve bazen kışlarını burada geçiren Ortaçgil, Bozburun üzerine bir şarkı bile yapmıştır.
RÜZGARIN TEKNEDEKİ MÜZİĞİ
Tüm postane, market, yemek, su, yakıt ihtiyaçlarınızı giderecek imkanlara sahip olan Bozburun’un limanı küçüktür, büyük tekneleri ancak alargada misafir edebilir. Son yıllarda tekne yapımı açısından ilerlemiş olsa da Bozburun tekneleri yine de yeterli düzeye ulaşamamıştır. Daha ucuz olsun diye Marmaris’ten buraya tekneler gelir kışlamaya. Dediğim gibi bu bölgede ağaç, yeşillik azdır ama dağların ayrı bir haşmeti, güzelliği vardır. Yine dediğim gibi suyun güzelliği hepsinin önüne geçer. Bozburun’un meltemi, teknenin pupasından girer, kamaralarda bir dolaşır, iskelesinde ses yapar, dolap kapaklarını titretir, sancakta ayrı bir müzik oluşturarak bastondan çıkar; ünlü bestecilerden bile böyle müzik dinleyemezsiniz, kimse hálá bu rüzgarı notaya dökememiştir.
Orhaniye koyunun ortasında bir ada bulunur. Antik çağlardan kalma harabeler hemen göze çarpar. Ünlü Kızkumu buradadır. Yürürken denizde yürür gibi olursunuz. Zemin balçık olduğundan demirleme kolay değildir ama burası her havada güzel, rüzgara karşı korunaklı bir koydur. Dağlardan gelen rüzgarın sesini, Carmina Burana’ya benzetirim ben zaman zaman. Bu rüzgara rağmen, deniz olmaz.
Martı Marina bu koyda, yeşillikler arasındadır. Kış ayları için ideal bir marinadır.
Orhaniye Bayır Şelalesi’ne de yakındır, daha çok offroad yapan cipleri görürsünüz buralarda. Eren dağı eteklerindeki Baybassos antik kentine de buradan ulaşılabilir.
BOZBURUN ŞARABINA DOĞRU
Selimiye koyu da oldukça korunaklıdır. Sınırlı sayıda balık restoranı olsa da her zaman taze ve çeşitli balıkla deniz ürünleri bulabilirsiniz. Eski adı Losta olan Selimiye koyu, şirin bir yerleşim yeridir. Her çeşit ürünü tazedir; suyu boldur. Muz bile yetişir burada. Ağustos sonunda köylüler badem toplarlar. Keçinin de bol olduğu yöreye yolunuz düşerse, keçi peyniri almayı ihmal etmeyin. Fransa’da en pahalı peynirdir keçi peyniri. Üstelik zayıflattığı söylenir. Kırmızı şarapla da çok iyi gider.
Bu arada meraklılarına not: İlerde Bozburun şarabının adını duyarsanız şaşırmayın. Yörede değişik bir üzüm yetiştiriliyor. Yatırım için de uygun araziler var. Yörenin incir ve hurması da ünlü.
SERÇE LİMANI’NDA DİKKAT
Burası da çok korunaklı bir liman ama rüzgarlı. Özellikle kasım-aralık aylarında tehlikeli de... Bu yüzden batmış gemi kalıntılarıyla dolu dipleri. Aynı zamanda diplerde arkeolojik kalıntılar da var. Ünlü sualtı arkeoloğu George Bass ve ekibi, inanılmaz sabırlı dalışlar yaparak buradan çıkardıkları parçaları, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne kazandırdılar.
KURTARICI GEBEKSE KOYU
Yakınlarda bir yerde havaya yakalanırsanız, derhal gideceğiniz koy. Serin ve kumluk plajıyla keyife çağırır sizi. Üstelik belki de tek tekne sizinki bile olabilir. Geleni gideni fazla olmayan, sakin bir yerdir. Burada da eski bir kilise kalıntısı görürsünüz.
RÜZGARLI BOZUKKALE
Dağlarla çevrili bir koy. Eski adı Loryma. Burada da kale kalıntıları bulunuyor. Eğer tekneden çıkıp da dolaşmak isterseniz, tam karşınıza Rodos Adası geliyor. Suları derin, tekneniz alargadayken esen rüzgara bakarsanız, dışarıda fırtına olduğunu sanabilirsiniz. Oysa sadece bu koya özgü, özel melodili, sekiz oktav sesi olan bir rüzgar bu. Söyleyeyim, Pavarotti bile bu sesi zor çıkarır.
KOPÇA GİBİ KİSSELI ADA
Bu adanın çok hoş bir görüntüsü var. Kopça gibi. Denizinin dibi kum ve pırıl pırıl. Eski kilise kalıntılarına rastlarsınız burada. Günbatımları da muhteşem. Güneş önce sarı, kızıl, sonra da portakal rengini alarak batıyor ve ardından çıkan mehtap serinletiyor. 7500 metre yükseklikten uçarken görünen manzarayı, dünyanın başka hiçbir yerinde göremezsiniz. Burada tek olumsuzluk balık çiftliklerinin çokluğu. Körfez dışına çıkarılmamaları, suların güzelliğini ve temizliğini tehdit ediyor.
ÇİFTLİK KOYU
Bölgenin en uç koyu. Meltemde korunaklı, ancak poyrazda durulmaz. Koyda, yatçıların kumanya, su, elektrik gibi hizmetleri alabileceği Fanya Club adında mütevazı bir tatil köyü var. Ancak dikkat, buradaki dağların yüksekliği sizi korkutabilir. Buradan kara yoluyla Marmaris’e ulaşabilirsiniz. İç kısımlarda ise Bayır köyü var, yolunuz düşerse, elma esansı, kekik özü suyu gibi her derde deva doğal ürünler alabilirsiniz