Meltemin en güzeli, dipleri gözüken turkuvaz suların en parlağı, yüksekliği bin metreye varan dağlarıyla Gökova, Türkiye turizminin gözbebeği, eşi bulunmaz köşelerinden biriydi. Dili geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü bir kez daha, köylerin içine kadar giren orman yangına kurban gitti; 900 hektar ormanını, sadece bu bölgede yetişen Halep çamlarını, doğal hayatını, canlılarını kaybetti. Beş yıl önce de böyle olmuştu, körfezin cennet köşelerinden Akbük’te Ağustos 2001’de de bir yangın çıkmış ve Halep Çamı Yetiştirme ve Koruma Alanı’nda 14 hektarlık alan kül olmuştu. Yangınlarla Türkiye’nin yüreği bir kez daha dağlandı ancak Gökova, yeniden ayağa kalkacak, diye düşünüyorum. Her türlü yıpranmaya karşı kendini onararak güzelliğine bir kez daha kavuşacak. Bu yüzden bu hafta sizlere mavi yolculukların başlangıcı, doğa harikası Gökova’yı anlatmak
istiyorum. Unutmayın, Gökova körfezini dolaşmadan mavi yolculuk yaptım, denilemez...
Tanrı dünyayı yaratmış
Gökova’yı nakşetmiş
Cenneti tasvir için
Kullarına bahsetmişGökova’nın en kısa turundan bile zevk alınır. Bodrum Milta Marina’dan hareket ederseniz, tam pruvanızda yavaş bir seyirle üç saat içinde Büyük Çatı ve Küçük Çatı koylarına gelirsiniz. Bu noktalara helikopterle 25 dakikada, hızlı bir tekneyle bir saatte geleceğinizi unutmayın. Şimdilerde tekneler hızlandı. Her türlü navigasyon aleti ilerledi. Gece gündüz seyir yapılabilecek şekilde donanımlar çoğaldı. Tüm teknik olanaklara karşı değişmeyecek tek şey, yukarıdaki Gökova şiiri...
Ünlü denizci Sadun Boro bu bölgeyi çok sever. Teknesi Kısmet’le buralara gelir. Karacasöğüt’te yelkenci dostlarıyla kalır. Uzun süren yazlarını burada geçirir. Canı sıkılırsa, bir Yedi Adalar, Çökertme yapar, sonra tekrar Amazon Koyu’na döner. Sakinleşen havalarda Bördübet, Büyük Çatı, Küçük Çatı’da yelken yapar. (Bu arada nüfus kağıdını değiştireceği zaman yaşına baktım; 80. Akıl ve beden yaşıysa 20 civarında!)
Knidos burnuna kadar kilometrelerce uzanan dev bir körfez olan Gökova’nın yüzlerce koyu var. Havadan dolaştığınızda Çökertme ören kıyıları o kadar yalçın ki, esen rüzgarlar sıfır havada bile sizi sallar, güçlü motorlarınız olsa bile türbülansa girer, sık sık düşersiniz. Bu nedenle sabah uçmanızı öneririm. Yoksa öğle saatlerinde başlayan termik ve yamaç rüzgarlarıyla çok yıpranırsınız.
Gökova’da kendine özgü bir rüzgar da var. Sanırım Kıran dağlarından estiği için "Kıran" denilen bu rüzgar, temmuz sonu-ağustos başı gibi meydana çıkar. Hava birden kurur, dağlar çok net gözükürse bilin ki Kıran geliyor. Bu rüzgar teknelere cehennemi yaşatır, ama üzülmeyin, hemen cennete demir atarsınız...
DEMİR ATILAN CENNET SEDİR ADASI
Sedir Adası, Kleopatra Adası olarak da biliniyor... Bir Karya yerleşim bölgesi olan Sedir, antik kalıntıları, tiyatrosu, ince kumlu sahiliyle göz dolduruyor. Kumu, adeta kristal bir mücevher gibi. Bu kumu Mısır’dan, Kraliçe Kleopatra denize girsin diye Antonius’un getirttiği söylense de inanmayın, günümüzde bile bu kadar çapkın bir erkek olamayacağı bir gerçek. Bu kum, denizde bulunan karbonatlı taşların dağlara sürtünmesinden ve parçalanmasından meydana gelmiş. Koruma altında. Dışarı çıkarılması yasak. Sedir adasından kum üzerinize yapışmışken duş almadan ayrılmak, kumlara havlu sermek, plaja kıyafetle girmek, piknik yapmak, mangal yakmak da yasak.
SAKİNLİĞİ VE MİMARİSİYLE ÖNE ÇIKAN BELDE: AKYAKA Kuzeyde 1000 metreye yükselen Sakar Dağı, doğuda berrak Kadın ve Akçapınar azmakları, azmaklar arasında uzanan bereketli ova ve Gökova Körfezi’ne açılan ıssız koylar... Akyaka, harika iklimi, bakir temiz koylarıyla çekiyor insanları. Bir özelliği de mimarisi. Yöresel mimarisini kazandıran Nail Çakırhan’la özdeşleşmiş bir belde. Çakırhan, dedesinin Ula’daki evinden esinlenerek Akyaka’da kendisi için yaptırdığı, ahşap işçiliğiyle öne çıkan ve daha sonraları Çakırhan olarak anılacak konakla, Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştı. Mimarlık eğitimi olmamasına karşın bu bölgeye yakışanı öngörebilen Çakırhan, kendi evinin ardından, dostlarına ve akrabalarına da Akyaka’da benzer özgün projeler yapmıştı. Akyaka’da bugün yaklaşık 80 yapı Çakırhan’ın imzasını taşıyor.
Akyaka’da deniz soğuk kaynak sularıyla karıştığından, bir taraftan ılık, bir taraftan soğuk etkisi yapıyor. Tekne için bir barınak var ancak su seviyesi ve mendirek ağzı sık sık değiştiğinden konaklama pek tavsiye edilmiyor. Muğla Marmaris kavşağına yakın olan Akyaka, Dalaman ve Bodrum Havaalanı’na gitmek isteyenler için ideal transfer yeri. Dalaman yarım saat uzaklıkta.
Akyaka’da dere kenarında güzel restoranlar bulunuyor. Yol molasını burada verebilirsiniz. Her zaman taze balık ve ev yemekleri yiyebilirsiniz. Önünüzde ördekler oynaşır, kızgın güneş dalların arasından kaybolur, derenin içinde yüzen balıkları görürsünüz. Ayrıca eğer derede bir bot ya da balıkçı motoruyla gezerseniz, kendinizi Indiana Jones filmlerinin içine girmiş gibi hissedebilirsiniz. Hollywood bunu film platosunda yapar, bu bölgedeki atmosfer ise yüzde yüz doğaldır. Üstelik efektler daha güçlüdür; kaz, kurbağa, rüzgar seslerinden oluşan efektler...
İNGİLİZ LİMANI, AMAZON VE BÖRDÜBET
Gökova’nın bir diğer güzel koyu Löngöz. Kargılıbük olarak da anılıyor. Denizi tertemiz, ormanlar arasında, korunaklı bir koy. Az tekne barınır burada. Akşamüstü saatlerinde teknenizden çıkıp yürüyüş yollarına girerseniz, çok güzel açılar yakalayabilirsiniz. Löngöz Ballısu koyuyla sırt sırta. Buralarda da geçmişte yangınlar olmuştu. Fideler yavaş yavaş büyüyordu.
Löngöz’den biraz ileride Gökova Körfezi’ndeki klasik günbatımı noktası Yedi Adalar bulunuyor. Biraz daha giderseniz ise Amazon ve Bördübet koylarına ulaşıyorsunuz. Bördübet adının, II. Dünya Savaşı’nda, Alman savaş gemilerinden kaçarak bu elverişli coğrafyaya gizlenen İngiliz askerlerinin, buraya ’’bird the bed’’ yani kuş yatağı demesinden kaynaklandığı söyleniyor. Reşadiye Yarımadası’nın Gökova’ya bakan tarafındaki Bördübet koyunda, denizin bir kanal gibi çam ormanlarının içine girmesi de burayı daha da özel yapıyor.
Amazon’a ise Maden koyu da deniyor. Datça yolu üzerinden karayoluyla da ulaşılabiliyor. Denizinde derinlik az olduğu için teknelerin giremediği koy, her havaya kapalı bir bölge. Mart ayında gitseniz, her tarafta yeni açmış çiçekler görürsünüz. Koyun bitiminde bir kamping yer alıyor. Trekking için uygun yerleri var.
Bölgede İngiliz Limanı olarak bilinen koy ise adını, burada saklanan İngiliz filosundan alıyor. İsmi bana ilginç gelen bir bölge de Balıkaşıran. Haritalarda Gökçeler koyu diye geçiyor. Balıkaşıran denmesinin hikayesi şu: Hisarönü körfezi ve Gökova’nın birbirlerine en yakın olduğu nokta burası. Bencik koyu ile Balıkaşıran sırt sırta. Balıklar Hisarönü’nden Gökova’ya havada uçarak atlarmış. Bu yüzden burada Balıkaşıran denmiş.
OKLUK’TA SEKİZ NUMARALI AĞACA KIÇTAN KARA
Eski cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın tatil yaptığı yer. Sadun Boro burada sekiz numaralı ağaca kıçtan kara yapar. Boro’nun Gökova’ya hediye ettiği, Heykeltıraş Tankut Öktem’in yaptığı deniz kızı heykeli burada dikili. Üzerinde şunlar yazılı: ’’Bu deniz kızı, düşlerini süsleyen cennete erişebilmek için, nice engin denizler, ufuklar aştı... Kıtalar, adalar, koylar dolaştı... Ta ki Gökova’ya ulaşana kadar.’’ Heykelin boynunda daima taze çiçeklerden bir kolye vardır, eğer yoksa siz bir kolye yapıp takın. Yürüyüş için de ideal bir bölge olan Okluk bir bakıma doğal ürünler cenneti. Domatesleri, fasulyesi, kayısı rengi yumurtası enfestir. Şimdi anladınız mı, Boro niye 80 yaşında bu kadar zinde?
GELİBOLU LİMANIBurası muhteşem bir delta. Arka taraf çam ormanları ve zeytinağaçlarıyla kaplı. Sazlar, kanallar ve minik akarsularla dolu el değmemiş bir cennet. Batı yakasındaki tahta iskeleden, Sedir Adası’na dolmuş motorları kalkıyor. Günübirlikçilerin yeri. Aslında burası, Gökova’nın güney yakasındaki en son koy. Karşısında Çamlı Ada, süper bir manzara oluşturuyor.
BÜYÜK VE KÜÇÜK ÇATI’LAR
Ucunda fener bulunan Mersincik burnundan kerteriz alarak buraya girebilirsiniz. Denizi havuz, suyu billur gibi olan bu koyun güney yakası çam ormanlarıyla çevrili. Bir romanda geçiyormuş gibidir günbatımı ve doğumundaki renk değişimleri. Peri kızıyla denizcilerin efsanesinin burada yaşanmış olması tesadüf olmamalı.
EN BÜYÜKYERLEŞİM KOYUGökova’nın en büyük yerleşim koyu ise Karacasöğüt. Yat yanaşma yerini Aynur kaptan yıllardır eşiyle birlikte işletiyor. Burada bulunan Gökova Yelken Okulu’nu ise ünlü bir yatçı olan, eşi ve çocuklarıyla tekneyle dünya turu yapan Haluk Karamanoğlu’nun yönetiminde. Burada yatılı yelken kursları var. Daha çok yatların uğradığı küçük Karacasöğüt, aynı zamanda Gökova Körfezi’nde müstakil yazlıkları olan bir sayfiye yeri.