Paylaş
ORTAOKUL öğrencisi idim. Kentimizde bir büyük yürüyüş düzenlendi. Yaşlı genç binlerce Kırklarelili, Cumhuriyet Meydanı'nda tek yürek, tek sestik:
- Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır!
Rahmetli Vefik Sözen öğretmenimiz konuşacaktı. Önce bize şiirler okuttu:
‘‘Yeşil ada, yavru vatan Kıbrıs'ım/Fedadır kanım, istersen işte canım.’’
1950'lilerin ortasıydı. İki yıl sonra da, Şehir Stadyumu'nu doldurduk:
- Ya Taksim, Ya Ölüm!
On binlerce insan... Ve çoğu, Yunan zulmünü görmüş ailelerin çocuklarıydı.
Ağabeyim Mehmet Adem Solak, bando eşliğinde İstiklal Marşı söylendikten sonra, kahraman ordumuza adanmış şiirin tüm kıtalarını okumuştu.
Bu Atatürkçü genç öğretmenin gür sesi, tüylerimizi diken diken etmişti.
* * *
Bunları neden anlatıyorum? Kıbrıs'ta garip işler dönüyor. Kıbrıs İhaneti ile ilgili yazımdan sonra gelen bazı mesajlarda, ‘‘Kıbrıs'ı gördünüz mü? Kıbrıs'ın sizin için ne anlamı var?’’ diye soranlar oldu. Ağrıma gitti.
Kıbrıs bizlere, öz vatanımız gibi belletildi. Biz; ebemizden dedemizden, analarımızdan babalarımızdan, Yunan zulmünü yaşayan canlı tanıklardan olup bitenleri dinleyerek yetiştik. 87 yaşındaki annem, sürekli anlatır:
- Koca dedenizin (annemin dedesi) mezarında Kuran okuyordum. Küçük bir kızdım. Arkamdan, Türklere kan kusturan Yunanlı topal zabitin sesi geldi. Zorba, at üstünde bağırırken duama devam ettim. Sırtıma dipçikle vurunca soluk alamadım, mezara kapandım. Bizi yesirlik zulmünden, Atatürk kurtardı.
O gün bugün... Annemin tüm dualarında, Allah ve Hz. Peygamber'den sonra, Atatürk'ün adı da geçer. Sadece bağımsızlık değil, ar-namus duasıdır bu!
Bu kültürün mirasçılarında, yavru vatan Kıbrıs, vatan kadar kutsaldır.
* * *
'Kıbrıs İhaneti' başlıklı yazımın yayınlandığı sabah, KIBES (Kıbrıslılar Bilim, Eğitim, Sağlık ve Dayanışma Derneği) Başkanı Dr. Kıvanç Diren aradı:
- Bir kişiyi dinleyip bizi suçlamanız yanlış. Çünkü, Mehmet Arif Demirer yönetim yanlısı. (KKTC yönetimi) Çözümsüzlükten rant sağlayan biridir.
Çok canım sıkıldı. 'Kanım dondu' desem yeridir. Bir dernek başkanı söze başlarken, Kıbrıs Türkü'nü canı kadar seven, duyarlı bir Türk aydını için, 'Yönetim yanlısı ve çözümsüzlükten rant sağlıyor' diye suçluyordu, iyi mi?
- Siz ne yanlısısınız, kimden yanasınız doktor bey?
Sinirlerine hákimdi:
- Sivil toplum örgütü ve dayanışma derneği olarak devletin yanlışlarını görevimiz gereği eleştiriyoruz. Biz muhalifiz, e-mail'imize gönderilen bazı mesajlar için bizi suçluyorsunuz. Bunlar üyemiz de değil. Biz Türk ordusunu işgalci olarak görmüyoruz.
Üslubumuz giderek sertleşti. Bir ara çok ileri gitti:
- Demirer, Kıbrıs devletinin bir ajanı gibi... İspiyonculuk yapıyor.
Mehmet Arif Bey'i tanıyıp tanımadığını sordum. Umursamadı bile:
- Tanımam... Tanımıyorum ama, Ankara'dan telefon edildi. Kıbrıs'tan para çekip çözümsüzlüğü savunan, çözüm gelmesinden çıkarı bozulacak insanlardan biridir Demirer, diye söylendi. Demokrasi Vakfı yönetim kurulu üyesi.
Vakıf işini ilk kez duyduğum için sustum:
- Doktor, siz Mehmet Arif Bey'le görüşseniz iyi olur. Ben, bu konuşmamızı aynen kendisine aktaracağım. Ama, siz de arayıp görüşün.
Arayacağını söyledi. Aramadı... Ben bunları, Demirer'e aynen aktardım.
Paylaş