Paylaş
İLHAN Kesici, dur durak bilmeden, yurdu dolaşıyor. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin toplantılarında konuşuyor.
Diyorum ya, halk mevcutlardan umudunu yitirdi. Yeni oluşumlar arıyor.
Dün Kesici ile sohbet ettik. BRT'deki porformansı çok yüksekti:
- Beş haftada Kocaeli, Trabzon, Antalya, İzmir'e ve Tekirdağ'a gittim. Üniversiteler, Ticaret, Sanayi, Ziraat Odaları ve Esnaf birlikleriyle yakın temaslarım oldu. Konuşmalar yaptım. Sonuç, gördüğüm manzara çok ürkütücü!
Neler gördüğünü sordum. Yalın bir dille anlattı:
- Görünen manzara, gazete ve TV'lerde gördüğümüz manzaradan çok farklı. İki Türkiye var; birincisi gazete ve TV'lerde görünen Türkiye'dir. Nüfusun çok küçük bölümüne, en çok yüzde 5'ine tekabül ediyor. Diğer Türkiye ise, en son sizin Tekirdağ'daki çiftçi mitingine yansıyan Türkiye'dir.
Aylardır köylü üreticinin tükenişini yazıyorum. IMF kıskacındaki hükümet maalesef; işçi, memur, emekli ve esnafın ezilişine nasıl gözünü kapattıysa, köylü üreticiye de öyle, hiç aldırış etmiyor. Kesici, bu gerçeğin tanığı:
- Diyalog iyidir. Türk-Yunan uzlaşması da iyidir. Tamam, bu da olsun. Ama, Türk hükümeti ile çiftçinin diyaloğu da olsun. Yok! Hükümetin esnafla, tüccarla, işçi ve memurla, profesörü, polisi ve subayıyla diyaloğu yok.
* * *
Hükümetin diyaloğu yok. Peki siyasi partilerin var mı?
Olsaydı, Kesici yollara düşer veya insanlar sel olup Güniz Sokak'a koşar mıydı? Sözbirliği edercesine, ‘‘Baba sensiz olmuyor’’ diye yalvarır mıydı?
Kesici, işte bu gerçeği yakalamıştı:
- Trakya'da dönüm başına 500-600 kilo buğday alınabiliyor. İç Anadolu'ya gelince 180-250 kiloya düşüyor. Bunu görmeden fiyat verir ve yürüyen memur haksız, derseniz, işçiyi dinlemezseniz, Türkiye iki kutuplu olur. Bundan endişe etmeliyiz. Bıçak sırtındayız.
Kesici, bizim Kırklareli'nden çarpıcı bir örnek verdi:
- Vize, Kırklareli'ne bağlı. İstanbul'un da burnunun dibinde. Orada bir lokanta. Sahibinin adı Hasan. Lokantada, 'Yarım çorba ver' diye bir tabir çıkmış. Bana, Bülent Tanla aktardı. Teyit ettirdim. Hasan Bey'i arayıp, 'Bu yarım çorba neyin nesidir?' diye sordum. Dedi ki, 'Tam çorba 400 bin lira. Herkes 400 bini veremiyor. Yarım çorba istiyor. İçine bolca ekmeği doğrayıp karın doyuruyor' dedi. Vallahi kanım çekildi, dondum!
Hem de bizim Vize'de oluyor bu. Gerisini siz düşünün:
- Bülent Tanla, lokantadan çıkıp bu işi başkalarına da sormuş. Birisi yaklaşmış ve Tanla'ya, 'Bu yarım çorbaya kafanızı takmayın, ben simitçiyim, simidi de veresiye verip haftada bir gün simit parasını topluyorum' demiş.
Yarım çorba, veresiye simit. Övüneceğiniz bir Türkiye, kutlarım!
* * *
Kesici, değerlendirmesini sürdürdü:
- TV'lerde bir Türkiye var. Magazin áleminde kimin kiminle ne yaptığı, ne harcandığı belli değil; uçtuk ha uçuyoruz, AB'ye girdik giriyoruz, eşiği de atladık, rüzgárı da yakaladık, dokunmayın. Bir de bu Türkiye var; yarım çorba ve veresiye simit... Vize'den yurda yayılan, İkinci Türkiye!
Peki çözüm? Çözüm yine demokrasi:
- Bizde, neredeyse halksız bir demokrasi anlayışı var. Beş kişi adayları gösteriyor, beşlinin listelerine oy veriliyor. Halk, Meclis'e yansımıyor ki!
Paylaş