İsmet Solak: Uyarılar, artık uygulansın!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Bir ülkede Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, rejim için kendini ortaya koyup 'çarpıcı uyarılar' yapıyorsa, bunun değerlendirme önceliği vardır:

‘‘Başta İBDA-C olmak üzere, rejimimize ve ülke bütünlüğümüze yönelik eylemde bulunan pek çok örgütün, beni 'en kısa zamanda öldürülecek kişiler' listesine aldıklarını hepiniz biliyorsunuz.’’

Bu listeler internette bile yayımlandı. Geçen gün, ADD Genel Başkanı Yekta Güngör Özden, çantasından bir belge çıkarıp bana gösterdi:

‘‘Bak İsmetçiğim, bu, devlet kurumları arasındaki yazışmadır. Ekinde bir liste var. Bundan beni haberdar etmediler, başka kanallardan elde ettim.’’

Listede kimler yoktu ki? Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan var. Savaş, dün bir de 'hedef gösterme' yöntemi açıkladı:

‘‘AKİT Gazetesi, uzun bir süredir beni HEDEF olarak gösteriyor.’’

Hepimizi hedef gösteriyor. Çevik Bir, Yekta Güngör Özden, Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Sedat Ergin, ben... Ama bir önlem yok!

Savaş, yasaların Batı'dan aynen alınmasını önerdi:

‘‘AKİT gibi gazetelerle, bugünkü yasalarla mücadele edilemez. Yunanistan Basın Kanunu'ndan ilgili hükümler aynen Basın Kanunumuza aktarılmalıdır.’’

Batı'da insanları hedef gösteren 'gazete' yayımlanabilir mi?

Savaş, terörle mücadele için Almanya ve İngiltere'deki mevzuatların da alınmasını, 163. maddenin yasaya yeniden konmasını istedi. Kim ne derse desin, benim gözümde Vural Savaş, laik Türkiye Cumhuriyeti için kahramanca nöbet tutan bir yiğit aslan... Değerini ulusça bilmeliyiz.

TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, dünkü birleşimi açarken şöyle dedi:

‘‘Komplo iddiaları ile yönlendirme yapmaya kalkanlar, karşısında TBMM'nin tok sesini duymalıdır. Hiç kimse Türkiye'yi insan değeri olmayan, acımasız, hukuksuz, vasıfsız bir ülke gibi göstermek cesaretinde olmamalıdır.’’

Ve DSP'li Uluç Gürkan kürsüye geldi:

‘‘Cinayeti aydınlatıp katilleri ve ardındaki örgütü bulmaya mecburuz.’’

Uluç Gürkan'ın dediği gibi, 'bir Türkiye klasiği' oldu. Atatürk'ün laik, demokratik cumhuriyet hayalinin simge isimleri karanlık suikastlara kurban ediliyor. Katilleri ise bulunamıyor:

‘‘Hükümet edenler kararlılık göstermiyor. İpuçlarının üzerine gidemiyor. Cinayetler karanlıkta kalıyor ve yeni cinayetleri besliyor.’’

Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve en son Ahmet Taner Kışlalı:

‘‘Özenle seçilip kahpece katledildiler. Bu uğursuz çark durdurulmalı.’’

Ama durdurulamıyor... Neden? Gürkan anlattı:

‘‘İki dönem önce, 19'uncu dönemin 'Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Meclis Araştırma Komisyonu' bu sorunun yanıtını vermiştir. Raporda, bu devletin içinde suikastların üstüne gitmemeyi politika edinmiş odaklar bulunduğu, cinayetlerin aydınlatılmasını engellemek için duvarlar oluşturulduğu somut örnekleriyle sergilenmiştir.’’

Bu duvarlar yıkalamadı. Bu rapor, genel kurula indirilemedi. Gürkan, şimdi hiç olmazsa bu raporla ilgili bir genel görüşme açılmasını önerdi.

Ve son olarak da Af Yasası'na değindi:

‘‘Artık duygularımızın kör güdüsünü aşalım. Cinayeti teşvik ve bağışlama anlamına gelecek af aymazlığına düşmeyelim. Katile uygun cinayet ortamı, devlet yağmacılarına uygun soygun düzeni yaratmanın adı af olamaz.’’

Ben umudumu yitirmedim. Gürkan'ın sözleri hálá kulaklarımda:

‘‘Sorumluluk bizim. Türkiye'yi 'faili meçhul cinayetler ülkesi' olmaktan biz kurtaracağız. Devlete ve TBMM'ye güveni yeniden biz oluşturacağız.’’

Bu seslere kulak verilsin. Asker, üstüne düşeni fazlasıyla yaptı.

Sıra sivillerin. Bu uyarılar, artık uygulansın!



Yazarın Tüm Yazıları