İsmet Solak: Uğur Mumcu keşke haklı çıkmasaydı

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Uğur Mumcu'nun ablası Beyhan Mumcu Gürson, 20/21 Mayıs 1963 Olayları davasında avukatımdı. Bizim, selin önüne kapılmış kum taneleri olduğumuzu vurgulamıştı. Enfes bir savunmaydı.

İki gün önce, Öcalan'ın itirafları nedeniyle biraz dertleştik:

‘‘Uğur, bütün bu ilişkileri ve ortaklıkları yazmıştı. Kesire ile ilgili bilgileri de, Yaşar Kaya'nın Öcalan'la Özgür Gündem'de ortak olduğunu da, Öcalan'ın Ali Fırat imzasıyla yazdığını da tek tek açıklamıştı.’’

Yaşar Kaya'nın ipliğini pazara o dökmüştü:

‘‘Son kitabında bunlar var. İşin tuhaf ve acı tarafı ise, Özgür Gündem, Uğur'un ölümünden kısa süre önce kapanmıştı. O yazılarında, Uğur'u tehdit etmişti. Uğur, eşi Güldal'a 'Bunlar beni öldürecekler' demişti.’’

Bunu Güldal'dan da duymuştum. Beyhan Hanım devam etti:

‘‘O gün onlara gitmiştim, Güldal, 'Bu yazıyı gördün mü abla? Bak' deyip gazeteyi göstermişti. Uğur'un ölümünden sonra o yazıyı Meclis komisyonuna, savcıya ve herkese söyledik. Ceyhan Mumcu söyledi, Yaşar Kaya ile ilgili.’’

Peki ne oldu, ne yapıldı? Hiç...

‘‘Bu Yaşar Kaya TV'ye çıktı, galiba TGRT idi, sözlü cevap verdi. 'Bizim ilgimiz yoktur ölümünden' diye. Ve o gün yurtdışına kaçtı.’’

Savcılık ifade bile almamıştı. Adam tüydü, orada Kürt parlamentosu kurdu:

‘‘Biz hep dış düşmanları ararken, içerideki ihmallere baksak daha neler çıkacak neler...’’

Beyhan Hanım, bir başka noktaya parmak bastı:

‘‘Biri daha vardı, Şefik Polat diye... Yakalamadılar, o da gitti. Şefik, Uğur'un cenazesinin kaldırıldığı gün ihbar edilmiş; Aydınlıkevler Caddesi üstünde bir apartmanda Uğur'u öldürenler var, diye. İki polis gidip kontrol etmişler güya. 'Orada Doğulu bir aile oturur, misafirleri de var, bunlar iyi insanlar' denmiş. Biri, Necmi Aslan. İfade almaya gerek görmemişler.’’

Bu isimlerin ifadesi alınsa foyaları ortaya çıkacak. Ama alınmıyor:

‘‘Bir süre sonra bunların, İstanbul'da İslami Hareket Örgütü nedeniyle gıyabi tutuklu olduğu anlaşıldı. Yakalanmadılar ve yurtdışına kaçtılar.’’

Kaçtılar da ne yaptılar? Türkiye'nin aleyhine ne gerekiyorsa yaptılar.

O eve giden polisler için de, savcı hakkında da hiçbir şey yapılmadı.

Uğur ile ölümünden üç-dört gün önce Meclis kapısında karşılaşmıştık:

‘‘Yakında bombayı patlatıyorum; Kürt mafyası, PKK, uyuşturucu bağı...’’

Öcalan öttükçe acı gerçekler tek tek çıkıyor. Uğur Mumcu'nun yıllar önce yazdığı her şey doğrulanıyor. Keşke, Uğur haklı çıkmasaydı.

İçimiz yanıyor... Şehit aileleri ile birlikte yüreğimiz parçalanıyor.

Ne Uğur geri gelebiliyor, ne şehitlerimiz. Bari ders alınabilse!

ŞEKER PİKNİK...

Yarın, yani 6 Haziran, Ankara Diyabet Derneği'nin Şeker Piknik günü...

Davetiyede, 'Şeker hastaları da spor ve piknik yapar' deniyor. Yaparlar elbet... Pikniğin de en kralını yaparlar.

Piknik, Beden Terbiyesi Gölbaşı Tesisleri'nde düzenleniyor. Pazar sabahı 10.00'da Gazi Mustafa Kemal Bulvarı 61 numaralı dernek binası önünden araçlar hareket edecek. Ulaşım ücretsiz.

Ara öğünleri ve öğle yemeğini dernek sağlayacak. Yani her şey düşünülmüş.

İki hafta önce, İstanbul'daki şeker piknik müthiş neşeli geçmişti.

Şimdi sıra Ankara'da... Rezervasyon için telefon: 312-229 15 31.

Haydi şekerler, pikniğe...



Yazarın Tüm Yazıları