Paylaş
35 bin kişinin ölümünden sorumlu Apo'dan neredeyse özür dileyecekler.
Meclis kulisinde, Apo kurtarıcılarına karşı oluşan tepkiyi gördüm:
- Türkiye'yi düşünen ne kadar da çok vatanseverimiz varmış!
Peki, idam Meclis'e gelince ne yapacaklar? Liderlerin dediği olur!
Takdir ettiğim genç bir DSP milletvekili adeta yakınıyordu:
‘‘Sırım gibi yiğitlere, kundaktaki bebelere, genç yaşlı demeden günahsız ve silahsız on binlerce insana kıyan terör örgütünün başı, neredeyse 'sütten çıkmış bir ak kaşık gibi' gibi gösteriliyor.’’
Gözleri doluyordu:
‘‘Ateş düştüğü yeri yakar, derlerdi. Artık buna da inanmıyorum.’’
Genç parlamanter haksız değildi. Kendi ilinde toprağa verdiği şehitlerin cenaze törenlerini unutamıyordu. Bu ateş Türkiye'nin her yerine düşmedi mi? Peki, şimdi bazılarının içi neden hiç yanmıyor? Bunu soruyordu:
‘‘Bu acıyı duymak için, her evden şehitler çıkması mı gerekiyordu?’’
Şehit anasının hıçkırığına takılan iki sözcük, kulaklarımda çınlıyor:
‘‘Salın gitsin...’’
Madem ki, Türkiye'nin çıkarı için 35 bin can bir yana bırakılıp, Apo'nun kurtulması gerekiyor, salın gitsin...
Başbakan'ı hayretle dinliyorum:
‘‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar verirse, bizi bağlar.’’
Nasıl bağlar? Avrupa'nın bu mantığına karşı ulusal onurla dikilmeyi bize sen öğretmedin mi Bülent Bey?
Şunu anlarım; Başbakan idam cezasına öteden beri karşıdır. Bunun yakın tanığı bir gazeteciyim. İdam cezasını yürürlükten kaldırırsın, eyvallah.
Ama, bu hesaplar Avrupa Birliği'ne girmek için yapılıyorsa, orada dur!
Avrupa ne istiyor? Apo'nun siyaset yapmasını, ülkenin bölünme sürecini siyaset zeminine sokmasını istemiyor mu? Gözler kör, kulaklar sağır mı?
Medyada koro halinde, 'idama karşı' şarkılar söyleniyor. Yunanistan'da bile siyasi hayatı tükenmiş Pangalos, bizde konuşma zemini buluyor. Apo'nun avukatı, müvekkilinin yüceliklerini anlatıyor(!). Yazık, yazık...
Önerim şu; idam kararı halkoyuna sunulsun. Tüm Türkiye'yi ilgilendiren kararda milletin dediği olsun. Avrupa, ‘‘Türk milleti böyle istedi’’ desin.
Avrupa'nın dediği olacaksa, salın gitsin!
* * *
Meclis yine sabahladı. Kaşla göz arasında deprem vergisi çıkarıldı.
Çoğunluğu sağladılar, vurdular abalıya!
Bizim Meclis muhabirimiz Saffet Korkmaz, yasayı bir cümlede özetledi:
‘‘Abi, deprem Marmara'yı vurdu, depremin vergisi tüm Türkiye'yi.’’
Yangından mal kaçırır gibi, yeni yeni maddeler eklendi.
Halk perişan olacak. Hükümet, memur, işçi ve üreticiye kaşıkla verdiğini kepçeyle değil, tencere dolusu geri alıyor. Gece yarısı yapılan tuhaf işler neydi öyle? Artık her işlem için katkı payı ödeyeceğiz.
Emlak vergisi de arttı, taşıt vergisi de. Aklınıza gelen gelmeyen her iş için ayrı para vereceğiz. Türkiye, cep telefonuyla konuşmada dünyanın en pahalı ülkesiydi. Şimdi, yüzde 25 daha arttı.
Yetmedi... Bir de faiz vergisi geldi. Sakın ha! Kızıp da, ‘‘Bu da nereden çıktı?’’ diye sormayın. Ayıp olur. Hatamızı yüzümüze vururlar. Onlar bize, ‘‘Bu hükümet nereden çıktı?’’ diye sorarlar.
Bu işin çözüm şekli belli oldu! Elde avuçta neyimiz var, neyimiz yoksa koyacağız ortalık yere. Ve sesleneceğiz beyzadelerimize:
- Alın gitsin, alın gitsin...
Paylaş