Paylaş
55. hükümet döneminde, Türk Silahlı Kuvvetler adına, MGK'ya Fethullah Gülen dosyasını Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun sunduğu biliniyor.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in, Gülen hakkındaki istihbarata tam katılmadıkları basına yansımıştı. İkisi de 'daha ihtiyatlı değerlendirmeleri' tercih ediyorlardı.
O sırada, Gülen'in gerçek hedefini gösteren kasetler ortaya çıkmamıştı.
Ecevit'in bakış açısı, aşağı yukarı şöyleydi:
‘‘Hoşgörülü yaklaşımı ile laik cumhuriyete karşı tehditlerde müessir bir sigorta görevi yapıyor. Dış ülkelerde ve özellikle Türk Cumhuriyetleri'nde Türkiye'nin tanıtımına büyük katkısı oluyor.’’
Türk tasavvuf anlayışı ve felsefe sohbetleri de Ecevit'in ilgisini çekmişti. Arap ve İran yayılmacılığı karşısında milli bir güvenceydi(!)
Kıvrıkoğlu'nun görüşü ise ‘‘Hükümetin Gülen konusundaki değerlendirme ve yaklaşımına katılmıyorum’’ cümlesinde ifadesini buluyordu.
Şimdi, hoşgörü kisvesi altından, Gülen'in asıl amacı ortaya çıktı:
- Laik cumhuriyeti yıkarak dini esaslara dayalı bir yönetim kurmak!
Cumhurbaşkanı Demirel, sanıyorum bu yüzden ve eski görüş farkını dikkate alarak, MGK toplantısı öncesi Ecevit ile Kıvrıkoğlu'nu Köşk'e çağırıyordu.
Baş başa görüşüp, MGK öncesi muhtemel bir gerilimi azaltmak istiyordu.
Kıvrıkoğlu Paşa'nın, Gülen dosyasını, geçmişe atıf yaparak ayrıntılı bir şekilde MGK'ya sunduğunu öğrenince, bu yoruma varıyorum.
Ecevit, 'Demokratik ve laik cumhuriyete sonuna kadar sahip olduklarını' vurguluyor. Ama, Gülen için yine 'ihtiyatlı' değerlendirme istiyor.
MGK bildirisinde bu yüzden, Gülen'in adından hiç bahsedilmiyor. Ve ‘son gelişmeler’ ibaresi kullanılıyor.
Kıvrıkoğlu'nun önerisiyle, irticayla mücadeleye 'strateji geliştirme' yaptırımı getiriliyor.
İrtica ile mücadele eskiden dar çerçevede idi. Refahyol ile irticanın devlet kurumlarına ve toplumun tüm kesimlerine sızdığı biliniyor.
Laik cumhuriyet için tehdit değerlendirmesinde; birinci sıradaki irtica ile mücadelede 'kapsam' genişletiliyor. 'Yeni bir tehdit algılaması ve strateji belirlemesi' önerisi de oybirliği ile benimseniyor.
Demirel'in MGK'da, 'Devletin varlığına ve laik cumhuriyetin ilelebet yaşamasına engel teşkil edecek' tehdidi ortadan kaldıracak çalışmalar kapsamında, yeni yasal düzenlemelere gidilmesini sivil kesime benimsetmesi büyük önem taşıyordu. Bunu sağlamış gözüküyor.
Kısacası, Cumhurbaşkanı son MGK'da 'katalizatör' rolü oynuyor.
Askeri kanattan geldiğini sandığım son uyarı ise şöyle:
‘‘Devlet yetkililerinin Fethullah Gülen'e cesaret ve meşruiyet verecek beyanlardan kaçınmaları gerekir.’’
Ecevit'in, son kasetlere rağmen Fethullah Gülen'e sahip çıkması, toplumu karamsarlığa sürüklüyor. Laik cumhuriyetten ödün verdiğini söylemiyorum. Ama, kasetler ortadayken Gülen'i kollaması bile hayal kırıklığı yaratıyor.
Son yapılan bir kamuoyu araştırmasında, Türk halkının yüzde 80'inin laik cumhuriyete inandığı görülüyor. Bu insanlar, inanca da saygı istiyor.
Şu an araştırılsa, DSP oylarında yüzde 8 düşüş çıkar.
Yıllarca kan kusup 'kızılcık şerbeti içtim' diyenler, DSP'nin uzun ince yolunda her türlü eza ve cefaya katlananlar, tüm hakaretlere göğüs gerenler bunları yüreklerinde hissediyor.
Dost acı söyler!
Paylaş