İsmet Solak: Karadeniz'de kaç Temel var?

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Türkiye tartışıyor... İnsanlarımız, bazen öfkeli bile olsa, görüş açıklıyor, çözüm önerileri yapıyor, tartışıyor. Bu gelişme çok olumlu...

Büyük felekatin acı deneyimi, geleceğimiz için güzel işler yapmamızı sağlayacak başlangıcın işaretlerini veriyor.

Bir yazımda, inşaat denetim yetkisinin TMMOB'ye verilmesini önermiştim. 1971 ODTÜ mezunu olan Kimya Mühendisi Mehmet Altınok, buna karşı çıkıyor:

‘‘TMMOB gibi pek çok kuruluş meslek odası değil, ideolojik derneklerdir. Lütfen unutmayın, yıkılan tüm binalarda, proje aşamasından iskan ruhsatına kadar olan süreçte, bağlı olduğu kurum, kuruluş, şirket ne olursa olsun, birden fazla mühendis ve mimarın imzası ve onayı vardır.’’

Ve hemen ekliyor:

‘‘TMMOB gerçekten bir meslek kuruluşu olsaydı, önce depremde yıkılan binaların projesini yapan, inşaatını ve kontrolünü gerçekleştiren kendi üyelerinin tespitini yapar ve onları en azından kınardı.’’

TMMOB yetkililerinin, bu izlenimi vermemesi gerekiyor.

* * *

Hükümetin durumu da tartışılıyor. Deprem olayında hükümet çok bocaladı. Yaptıklarını bile tam anlatamıyor.

Parametre Araştırma Kurumu Başkanı Selim Ergin ile SONAR-K Başkanı Koray Yücel geçen gün ziyaretime geldiler. Ecevit, ikisini de iyi tanıyor.

Ergin, bir gözlemini aktarıyor:

‘‘Depremin ilk günü, Başbakan Ecevit Adapazarı'nda idi. Televizyondan, 'Ankara'ya sesimi ulaştıramıyorum, TV aracılığı ile duysunlar' diyordu.’’

Ergin, duyduklarına hálá inanmak istemiyor:

‘‘Sayın Ecevit, oraya helikopterle gitti. Helikopter derhal Ankara'ya döner, uydu bağlantılı bir telefonu teknisyeniyle alıp oraya dönebilirdi.’’

Haksız mı yani? Ama, hata Başbakan'da değil, yakın çevresinde. Yanında boy göstermek yetmez, bu tür basit sorunları çözeceksiniz.

Bu devlet yıllar önce, bu çözümü yurtdışında kanıtladı.

‘‘Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey görevden ayrılıp Nahçivan'a dönerken, Türkiye uydu bağlantılı bir telefon verdi. Köyden dünyaya bağlantı kurdu.’’

* * *

Cumhurbaşkanı Demirel, yeniden deprem bölgesine gitti. İncelemeler yaptı. Devletin bu bölgeye ilgisi ve şefkati sürmeli. İnsanlarımız çok acılı.

Bu acıyı sürekli yaşamak gerekiyor. Demirel'in bir süredir ketum davranma nedeni bu acıdan kaynaklanıyor. Telefonda, nedenini anlatıyor:

‘‘Ben bu sırada ketumum. Yani, bu ara benim testi su sızdırmıyor. Bir süre böyle. Bir şeyler söylemenin ortamı yok. Hisler çok hákim. Bunu da yadırgamıyorum... Büyük felaket ağırlığını ve acısını muhafaza ediyor.’’

Heyetleri yine kabul ediyor. KÖK heyeti 40 kişilikti. KÖK, Karadeniz'in Özelliklerini Koruma Derneği. Başkanı, eski bakanlardan Ali Rıza Uzuner:

‘‘29 Ekim'de, Trabzon'da, İkinci Karadeniz Kurultayı'nı topluyoruz. Bu toplantımıza zatıalinizi de davet ediyoruz.’’

Demirel, görüşmeyi bitirirken Uzuner, ‘‘Efendim, gitmeden size son bir Temel fıkrası anlatayım’’ diyor. Ve anlatıyor:

‘‘Temel, yeni evine taşınmış. Arkadaşını eve, yemeğe davet etmiş. Adres verirken tarif etmiş; 'Asansöre bin, üçüncü kata çık. Tam karşıdaki bizim daire. Kapının yanında zil var. Dirseunla ha bole zile basacaasun.' İdris, 'Yahu niye elimle değil de dirseğimle' diye gülmüş. Temel, 'Hoş elin de boş gelmeecasun daa' demiş.’’

Herkes gülerken, Demirel soruyor:

‘‘Ali Rıza Bey, bir soru sorayım. Sizin Karadeniz'de kaç Temel var?’’

Salon kahkahadan yıkılıyor.



Yazarın Tüm Yazıları