İsmet Solak: İnsanlık görev başında

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Depremin üçüncü günü, Mehmet Arif Demirer aradı:

‘‘Herkes, deprem şoku ile bugünü düşünüyor. Ben iki ay sonrasına çözüm arıyorum. En az 600-700 bin insanın barınma sorununu çözümlemeliyiz.’’

Mehmet Arif Bey, siyasete sıcak bir işadamı. Menderes'in bakanlarından Arif Demirer'in oğlu. Yerinde duramaz; uğraşır, didinir ve sürekli yazar:

‘‘O evler bugünden yarına onarılamaz. Çadırkentler depremzedeler için sağlıklı çözüm olamaz. Ben 1963-64 yıllarında, Rauf Denktaş'ın onayı ile 'Evsiz Kalan Kıbrıslı Türkler'e Ev Edindirme' komitesinin başında idim. Böyle anlarda çarkın nasıl döneceğini bilirim.’’

Acılı insanlarımızı, depremin şokundan kurtarmak istiyordu:

‘‘Hesap yaptırdım. Isınma, elektrik, personel hizmeti dahil, kişi başına günde üç dolara bu acılı insanları turistik tesislerde 6 ay barındırırız.’’

Devletten ve evsiz vatandaşlardan da beş kuruş almadan mümkün görüyor:

‘‘Amaç kár değil. Sahibi olduğum, Bodrum Yalıkavak'taki Monacus'u ekim başında depremzede 150 kardeşimize açacağım.’’

Böylece, deprem mağduru aileler acılı ortamdan çıkıp çocuklarını yöredeki sağlam okullara gönderecekler. Ertesi gün, işadamı Yılmaz Ulusoy'u izledim:

‘‘Ben, üç turistik tesisimi depremzede kardeşlerime açıyorum. Tesis sahibi diğer arkadaşları da çağırıyorum; bu, hacca gitmek kadar sevaptır.’’

Şu güzel ülkenin, şu güzel insanlarına ve şu özveriye bakın!

Böyle bir millet görülmemiştir; askerler, AKUT gönüllüleri, doktorlar ve tüm ekipler gece gündüz can kurtarmak için yarışıyor. Gençler, kadınlar çöp topluyor. İşadamları malını, parasını bölgeye akıtıyor.

62 milyon yardıma koşuyor. İnsanlık görev başında!

Gölcük'teki akrabalarımızın diğer bölümünü de bulduk.

Emekli Deniz Albayı, rahmetli Rıfat Amcamın eşi ve çocuklarının esenlik haberi Konya'dan gelmişti. Rahmetli Mehmet Amcamın eşi, Şevkiye Yengem ile kızı Gülter Abla'nın müjdesini kendilerinden aldık. Telefonu eşim açtı:

‘‘Aaa, Gülter Abla. Büyük geçmiş olsun.’’

Telefonu kaptım:

‘‘Çok şükür hayattayız, ama perişan olduk. Bu ne büyük acı yarabbim!’’

Sesi yorgundu:

‘‘Gölcük bitti İsmet'im, o güzelim Gölcük artık harabe.’’

Deniz Binbaşı olan oğlu Coşkun Aytulu, depremden hemen sonra onları alıp gemiye götürmüş. İki gündür kızları Deniz'in yanında kalıyorlar. Endişeli bekleyiş sonunda sevince döndü. Çok şükür!

* * *

Acı ile sevinç...

İki zıt olguyu kızımın yüzünde gördüm. Değişimi, ayrı fotoğraf kareleri gibi, çıplak gözle defalarca izledim. Öyküm'ün göz pınarlarından iri yaşlar dökülürken acıyı, yanaklarında güller açarken sevinci yakaladım.

Bilgi Üniversitesi'nin Hazırlık Sınıfı'nda beraber okuduğu can arkadaşı Deniz için zaten kaygılıydı. Kötü haber tez geldi. Yalova'dan aradılar:

‘‘Deniz, enkaz altında... Maalesef...’’

O an hıçkırıklara boğuldu. Derken, gençler arasındaki o müthiş sevgi ve dayanışmaya tanık oldum. Önce Selin aradı. Sonra Rengin, Rabia, Selçuk, Ceren, Mehtap ve Ömer'in telefon zinciri sökün etti.

Acıyı dindiren haberler, Çınarcık ve Adapazarı'ndan geldi. Ozan ve Ceyda kurtulmuşlardı. İzmit'teki şekercikler Duygu ve Çağrı'nın sağlık haberleri ise acıyı bal eyledi.

Acı ve sevinç; zıtlar iç içe... Hayat devam ediyor.



Yazarın Tüm Yazıları