İsmet Solak: Halkı işitebilseler

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

DSP ile MHP arasında koalisyon hükümeti kurmak gerçekten çok zordu.

Yıllardır Ecevit'i izledim, böyle çözümsüz bir halini görmedim.

Yalçın Bayer ile iki hafta önce Ecevit'i ziyaret ettiğimizde kendisine de söyledim:

‘‘Sizi hiç böyle zorda ve darda görmemiştim. Aşağı tükürseniz sakal, yukarısı bıyık.’’

İki elini yana açarak, ‘‘Haklısınız’’ demişti.

Ecevit ile Bahçeli bir araya gelip, baş başa görüşebilselerdi...

Bence hükümet sorunu çözülürdü.

Rahşan Hanım'ın kaygıları bilinmeyen şeyler değil ki! Bunları hepimiz yaşamadık mı?

Niksar-Şiran gezisinde saldırıya uğrayan CHP konvoyunu izleyen gazetecilerden biriydim. Erzincan'da çarpaz ateş içinde kalmıştık.

Elazığ'da inşaattan atılan beton parçasıyla yaralanmıştım.

Can Pulak ve Turhan Ilgaz bir eczanede mahsur kalmışlar ve canlarını zor kurtarmışlardı.

Rahşan Hanım'ın ve Bülent Bey'in demek istedikleri şu:

‘‘Bunca cana kıyıldı, kan aktı... Bundan sonra bu defterler bir daha açılmasın. Artık barış olsun, kardeşlik olsun.’’

Bu dileğin neresinde kötülük var.

Devlet Bey, ‘‘MHP değişmedi’’ diyor. Elbette böyle diyecek. ‘‘Değişti’’ dese hemen parti içi muhalifleri, ‘‘Başbuğ'u inkár ediyor’’ diye bağıracaklar.

Dedim ya, iki lider baş başa bir araya gelselerdi, sorunlar çözülürdü.

Halkı işitseler hemen baş başa görüşmeye otururlardı.

Zor günlerden geçilmiş. Emin Çölaşan yazdı...

Dinci bir gazetenin kahraman bir yazarı nasıl yazabiliyor bilemem, ama beni ve arkadaşlarımı bir yerlere hedef gösterebiliyor:

‘‘RP'nin kapatılma kararı İsmet Solak'ın evinde alındı.’’

Yalanın, uydurmanın bu kadar boynuzlusunu görmedim ve duymadım.

Üstelik, benim evimdeki toplantıya Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, o dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, yine o günlerdeki Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir de katılmışlar.

Kadro daha da genişmiş; Fikret Bila, Emin Çölaşan, Fatih Çekirge, Sedat Ergin ve Muharrem Sarıkaya da katılmış.

Üstelik Refah kasalarından çıkan paralar da bu gazeteciler arasında paylaştırılacakmış.

Böyle uyduruk safsatayı nasıl yazabilir.

Eski bir istihbarat görevlisi ‘‘Bu doğrudan doğruya hedef göstermedir’’ diye beni uyardı.

Biz de topluca bu adamı mahkemeye verdik. Nasıl yazdığının hesabını yüce adalete versin de görelim.

Yarın, 20 Mayıs... 36 yıl önce 1459 harbiyeli 20-21 Mayıs olaylarıyla bir selin önüne kapılıp gitmiştik.

Yarın gece İstanbul'daki eski Harbiyeliler Fenerbahçe Sosyal Tesisleri'nde, Ankara'dakiler Atakule Kubbe Restoran'da saat 20.00'de bir araya gelecekler ve gece yarısı hep bir ağızdan aynı marşı söyleyecekler:

‘‘Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız...’’



Yazarın Tüm Yazıları