Paylaş
TÜMGENERAL Erol Özkasnak telefonla aradı. Ama bu konuşmamız Genelkurmay'ın son açıklamasından iki gün önce oldu:
- Bodrum'da tatildeyim. Hakkımdaki yazınız, bana şeref madalyası kadar onur verdi. Bölücülüğe karşı duyarlılığımı eleştirenlere ise gülüyorum.
Bir yazar, basının Güneydoğu gezisinde, ‘‘Apo ile Türkiye, PKK militanı ile Mehmetçiği aynı terazinin kefelerine koyup, tartmak’’ istemişti. Erol Paşa da buna tepki göstermişti.
28 Şubat'ta 'Laik ve Çağdaş Türkiye' uğruna 40 yıllık onurlu mazilerini gözlerini kırpmadan feda edenleri ipe çekmek isteyen gafillerden biri!
* * *
Özkasnak hazır hatta iken, merak ettiğim olayı sordum:
- Paşam, Umur Talu'nun bahsettiği bir olay var; ABD'de bir toplantıda siz, bir Türk gazeteciye bir not verip zorla okuttunuz mu? Bu kimdi?
Özkasnak, henüz üniformasını çıkarmamasına rağmen, bu olayı anlatacağını söyledi. Yorum katmadan, söylediklerini aktarıyorum:
- ABD-Türk Derneği'nin geleneksel toplantısına, Genelkurmay temsilcisi olarak gittim. Genelkurmay'ın onayladığı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir bildirisini sundum. Zaten davet edilmemin nedeni buydu.
- Seminerde hukuk ve insan hakları konularında toplantılar da oluyordu. Bildiriden sonra, Washington'ı gezmek varken ben devamlı semineri izledim. Türkiye ile ilgili konuşmaları dinledim. Her Türk benim yaptığımı yapardı.
- Türkiye'de İnsan Hakları'nın ele alındığı toplantıda, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı konuştu. Diyarbakır'dan yeni dönmüştü. Zaten, konuşmasına, 'Diyarbakır'dan yeni geldim' diye başladı. Türkiye hakkında çok kötü şeyler söyledi. Diyebilirim ki, Türkiye'yi yerden yere vurdu.
- Tabii aldığı ve seminere sunduğu tüm bilgiler, Diyarbakır kaynaklıydı. Orada Türk gazetecisi İlnur Çevik son konuşmacıydı. ABD Bakan Yardımcısı, 'Zamanım yok, ayrılmak zorundayım. Geç kaldım' diyerek yerine oturdu.
- Ben İlnur Çevik'i 1981-88 yıllarında, Washington'da askeri ateşe iken, yani ABD'de tanıdım. Daha Türkiye'de kimse beni tanımıyor, Türk basınını da ben tanımıyordum. Ama İlnur gibi, Sedat Ergin'le de Washington'da tanıştım.
- O dönemden arkadaşız... İlnur, o oturumda konuşacak tek Türk idi. Bu yüzden bir not yazıp kendisine verdim; ‘TSK, Güneydoğu’daki insan hakları ihlallerinin eğitimsizlikten kaynaklandığını tespit etti. Yeni bir çalışma yaptı ve tüm subaylarımızı, uzman çavuşlara kadar eğittik. Kurslar açıp gezici ekipleri bölgeye gönderdik, durum değişti' diye yazdım.
- İlnur'a bir katkı için o notu yazmıştım. Eğer, son konuşmacı Umur bey olsaydı ona da verirdim. İlnur, anadili gibi İngilizce konuşur. Böylesini hiç görmemiştim. Talu'nun yazdığı gibi kekeleme, mekeleme yok, takır takır konuştu. Üstelik, yazdığım notu da dikkate hiç almadı. Emir vermek yok ki, esas duruşta konuşsun! Bundan sonrasını, üniformamı çıkarınca konuşuruz.
30 Ağustos sonrası sohbetimiz sürecek... 30 Ağustos'a az kaldı!
28 Şubat gerçeğini daha açık seçik konuşabileceğiz.
Paylaş