İsmet Solak: Devleti bilmek, milleti tanımak

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

İnsanın aklı almıyor... ‘‘Apo asılsın mı, asılmasın mı?’’ Bu soruyu sormak isteyenler önce milletin içine bir girsin, dolaşsın, neler konuşuluyor duyup öğrensin.

‘‘Avrupalısı da, bizdeki enteller de Türk milletini hasta zannediyor.’’

Bunu Kızılcıkdere Köyü'nden Hüseyin Hüren söylüyor ve devam ediyor:

‘‘Kardeşim, televizyonlar başlıyor haberlere; İtalya şöyle demiş, İngiliz böyle demiş, Alman şunu söylemiş, Amerikalı böyle istemiş... Onlar ne derse desin, benim mahkemem idam kararı vermiş. Bu adamı asmayacağız da kimi asacağız bu dünyada?’’

Hadi, verin bu sorunun cevabını!

Cevaptan önce bu devleti bilmek, milleti tanımak gerekiyor.

Kırklareli Valisi Kemal Önal ile sohbet ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzakı olan Kosovalılar'ın barındığı Gaziosmanpaşa kampındaki son durumu soruyorum:

‘‘Bin kişi hemen gitti. Kendi imkánlarıyla gittiler.’’

Kalanların sayısı yine de kabarık:

‘‘Şu anda 6 bin 940 Kosovalı misafirimiz var. 850 kişi 9 Haziran günü barış anlaşmasının duyulduğu an hemen kamptan ayrıldı. Bir gün sonra da bu sayı bine yükseldi. Tümü pasaportlu ve kendi olanaklarıyla gittiler.’’

Kalanların sorunu da çözümlenmek üzere:

‘‘Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği bir dönüş organizasyonu yapacak. O güne kadar, tahminim temmuz ortası, pasaportu olmayanlara valilikçe birer seyahat belgesi düzenleyeceğiz. Ancak bu belgenin Bulgar ve Makedon makamlarınca tanınması gerekiyor.’’

- Peki hepsi dönmek istiyor mu?

‘‘Dönüş için büyük bir heves var. Özellikle dünya televizyonlarından Arnavutluk ve Makedonya'daki Kosovalılar'ı konvoylar halinde geri dönerken seyredenlerin hepsi dönme arzusuyla kamçılandı. Diyebilirim ki, tümüne yakını dönecek.’’

Çok vali gördüm. Ama, bazıları ya bakanların, ya milletvekillerinin emrindeydi. Parti valisi gibi davrananlar oldu.

Kırklareli Valisi, devletin valisi... Tıpkı İzmir Valisi Nehrozoğlu gibi.

Trabzon, Eskişehir ve Isparta valileri de tam devlet valileri. Bunları görünce devleti daha iyi görüyorum.

Vali Önal'a, ‘‘Bize kaça mal oldu?’’ diye sordum. Gülerek yanıtladı:

‘‘Hesap yapmak zor. Çünkü diyelim ki kuru fasulye pişiriyorsunuz. Etini parayla alıyoruz, ama fasulye hibe, yağı, biberi, tuzu hibe... Bunu nasıl hesap edeceğiz?’’

Sonra, gözlerini gözlerime dikiyor:

‘‘Sayın Solak, çok büyük devletiz. Çok kadirşinas bir milletimiz var. Tüm içtenliğimle söylüyorum, inanın yardım malzemeleri vatandaşlardan ve kurumlardan aktı. Adeta yağdı. Koyacak yerimiz yok.’’

İşte gurur verici devlet gücü ve millet büyüklüğü.

Bir dosya önüme sürüyor. Gelen malzemelerin günlük listeleri:

‘‘Giyim eşyası, süt, gofret, çocuk maması, biberon, emzik, çorap, mutfak eşyaları, oyuncaklar, televizyonlar, kasetçalar.’’

Bir sayfada alt alta dizilen hibe eşyaların listesi akıp gidiyor:

‘‘Şimdi ben açık adresleri belli olanlara tek tek mektup yazıp teşekkür edeceğim.’’

Bu millete teşekkür bir borç... Devlete saygı ise görev.



Yazarın Tüm Yazıları