Paylaş
Türkiye önceki gece aynı saatte, aynı yere odaklanmıştı. Uğur Dündar'ın 'Rezalet' girdabına soktuğu Susurluk raporu ile ilgili belge ve bilgileri, Başbakan Mesut Yılmaz çuvalı silkeleyip ortalığa döktü:
‘‘Rezalet değil, rezaletin daniskası...’’
Gece yarısı, istirahate çekilmiş olabilir kuşkuma rağmen Köşk'ü aradım. Demirel, tersini düşünmüş olmalı ki, 'Alo' diyeceğim an, ‘‘Sen son günlerde geceleri uyumuyorsun galiba İsmet!’’ diye takıldı. Sohbete, ‘‘Ortam çok karışık efendim, bugün de çok yoğundu sizin için’’ diyerek girdim. Ses tonunda yorgunluk yoktu. Aksine, dingin ve serinkanlıydı... Üsteledim:
‘‘Karamsar bir ortamdayız efendim...’’
* * *
Cumhurbaşkanı, kısa bir süre durakladıktan sonra uzun bir değerlendirme yaptı:
‘‘Karamsar olmaya lüzum var mı? Karamsarlık çare değildir. Gerçekçi olup karşılaştığımız olayları aşmamız gerekir. Aşamazsan, karamsar olursun. Eğer ezildiyseniz, aşacaksınız. Başka çözüm yok. Normal zaman değil, kardeşim! Ağır hadiselerden nasıl çıkacağımızı yine bu meşru zeminde biz bulacağız.’’
Yoğun temposuna rağmen ses tonu dingindi. Soğukkanlıydı. Sohbeti gündeme çekip, ‘‘Çok yoğun bir gündü sizin için, MGK çok uzun sürdü. Gündem de normaldi ama, neden böyle uzadı efendim?’’ diye sordum. Hemen yanıtladı:
‘‘MGK 5.5 saat sürdü. Çok önemli konular konuşuyoruz. MGK çok seviyeli bir kurul. Devletin önünde duran her şey, karışık gibi görünen her mesele en ayrıntılı şekilde ele alınıyor. Ön hazırlık çok iyi. MGK Genel Sekreterliği öteden beri çok iyi hazırlık yapar; çok ciddi ve çok iyi. Her şeyi süzgeçten geçiriyor, çeşitli yönlerini tek tek alıyor. Bürokrasinin ve uzmanlığın harika yönleriyle önünüze geliyor dosyalar.’’
Arena'yı sordum. İzlediği belliydi. Hemen konuya girdi:
‘‘İşte, millet izledi... Diyecek tek şey, yaşasın hür ve açık rejim!’’
‘‘Programı beğendiniz mi efendim?’’
‘‘Bu bir ziyafetti. Neden? Ülke en önemli meselesini açık zeminde, hür ortamda, milletin önünde konuşuyor, tartışıyor. İstenen bu değil mi? Bakın, ben içeriğine bakmıyorum. Başbakan çıkıyor; gazeteciler ne isterlerse soruyor, cevap alıyorlar. Sendikaların, meslek kuruluşlarının ve kitle örgütlerinin talepleri ortaya konuyor, anında cevap buluyor. Bu katılımcı idare değil mi? Bunun çok büyük feyzi var. Konuşan, tartışan Türkiye...’’
Araya girip, ‘‘Her şey yolunda mı?’’ diye sordum:
‘‘Her şey mecrasına gider. Hani suyu bulundırırsınız, sonra mecraya girer ve biraz ötede temizlenerek akar, iyice süzülüp temizlenir. Bu da böyle... Bu işin içeriğine bakmıyorum ben... Bu özgürlüğün nimetidir kardeşim.’’
* * *
Sohbet biterken, ‘‘MİT Müsteşarlığı'na yeni atama yapıldığını duyduk, doğru mu?’’ diye sordum. Gülerek, ‘‘Kimi tayin ettiniz?’’ sorusuyla yanıt verdi. Kulislere yayılan bazı isimleri saydım. Henüz atama yapılmadığını söylerken, ‘‘Daha üç-beş gün sürer tayin işi’’ dedi. ‘
‘Sizi her gece aramam gerekecek efendim, rahatsız olur musunuz?’’ diye tekrar sorunca çok güldü:
‘‘Ara, ara... Çekinme ara! Gözlerinden öperim. Eyi geceler...’’
Paylaş