Paylaş
1983 yılında, siyasi parti kurulmasına izin çıktığı günlerdi. Her köşede bir parti kuruluyordu. Asıl amaç, eski partilerin mirasına konmaktı.
Demirel, Güniz Sokak'ta ipleri elinde tutuyordu ve duruma hákimdi.
Ecevit ise yol ayrımındaydı. Uzun soluklu bir maratona soyunuyordu:
‘‘Sol parti, beş generalin izniyle ve onayladığı isimlerle kurulamaz.’’
CHP mirasçıları adeta yarışıyorlardı. Çankaya'da bir büroda, Ecevit'in namuslu bürokratları gündemli olarak taplanıyordu. Söz alan, ‘‘Atatürk'ün partisi’’ diye başlıyordu, ‘‘kuracağımız parti Ecevit çizgisinden ödün vermeyecek’’ diye bitiriyordu. İyi niyetli hayaller görülüyordu. Bir gün, Ticaret Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Sami Güven, masaya vurdu:
‘‘Beyler, bu 12 Eylül toplumun sinir uçlarını köreltti. Konuşurken hiç bir şey olmamış gibi davranmayın lütfen!’’
Bu sözü hiç unutmadım. CHP 1992'de açılırken, Sami'ye sözünü hatırlatıp, ‘‘Toplumun sinir uçları duyarlı hale geldi mi?’’ diye sordum. Neşesizdi, ‘‘Fazla umutlu değilim. Baykal ekibi hálá 11 Eylül'de kalmış’’ dedi.
* * *
Sami Güven, müsteşar yardımcısı idi. Şu an, emekli maaşı dışında geliri yok... Ecevit'in kadrosu, hep böyle namusluydu. 11'ler yargılandı, ama tek CHP'linin alnına kara çalınamadı.
Yine o günler... Arkadaşlar, Ecevit'in Halkçı Parti'ye perde arkasından destek vereceğini söylediler. Üç gün önce Ecevit'le görüşmüştüm. O sırada merkez sağ partiyi Başbakan Bülend Ulusu, sol partiyi Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp'ın kurması söz konusuydu. Yine evine gittim ve Ecevit'e sordum:
‘‘Başbakanlık makamında sağ parti kuruluyor, hemen yan odada müsteşara sol parti kurduruluyor... Ve ben de bu partiye destek veriyorum, öyle mi?’’
Bunları Mülkiyeliler Birliği'nde arkadaşlara ilettim. Sami çok üzüldü:
‘‘Siyaset boşluk kabul etmez arkadaş. Bülent Bey'i sayar severim ama, biz olmasak bile başkaları mutlaka bu boşluğu dolduracaktır.’’
Haklı çıktı... Halkçı Parti 1983'te yüzde 30.5 oy aldı. HP ile SODEP birleşti, yüzde 29'a indi. 1991'de yüzde 26 oy aldı. 1992'de CHP açıldı; SHP ile CHP birleşerek 95 seçimine girildi. Yüzde 10.8 ile çıta zor aşıldı. Ve 1999'da 8.8 oranıyla Meclis dışında kaldı.
CHP'nin açılışta öncüsü Erol Tuncer idi. Dün NTV'de, ‘‘Seçmenin verdiği dersi CHP iyi almalıdır’’ dedi. Değerlendirmeleri harikaydı. Kenara çekilen ve dışlananlar CHP'ye sahipleniyor. Bir gün önce Tarhan Erdem uyarıyordu:
‘‘CHP, yeni genel başkan ve parti meclisi seçmemeli. Yeniden kurulmalı. Bu tarihi fırsattır. CHP başkan aramasın. CHP'yi Heyeti Temsiliye kursun.’’
Erol Tuncer bu uyarı için, ‘‘Heyecan verici bir çağrı’’ dedi. Ben de hemen, ‘‘Siz aday mısınız?’’ diye sordum. Acıyla yüzünü buruşturdu:
‘‘Onurumu kurtarmak için CHP üyeliğinden istifa etmek zorunda kaldım. Eğer koşullar uygun hale getirilirse, CHP'nin yeni oluşumunda çalışırım. Ama sayısal üstünlük aramam, siyasi destek beklerim.’’
Duyunca, ben dondum kaldım. Aile boyu CHP'li Erol Tuncer partisinden dışlanmış veya ayrılmak zorunda kalmışsa, mağlubiyetin sebebini başka yerde aramayın.
* * *
CHP yeniden kurulacaksa... Erol Tuncer, Metin Tüzün, İsmail Hakkı Birler, Mehmet Dedeoğlu, İlhan Işık, Güler Gürpanır, Altan Öymen, Ertuğrul Günay, Seyfi Oktay, Hasan Fehmi Güneş, Orhan Birgit, Orhan Akbulut, Hikmet Çetin, Hayrettin Uysal, Ümit Gürtuna ve Engin Uysal gibi isimler mutlaka bu karede bulunmalı. Aralara Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Enis Tütüncü gibi üretken isimler serpiştirilmeli. Tarhan Erdem'e kulak verilirse ulu çınar yine kök salar ve yeniden yeşerir:
‘‘CHP belli delegelerle değil, Heyeti Temsiliye ile yeniden kurulmalı.’’
Paylaş