İsmet Solak: Büyükerşen şimdi Büyük Reis...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen' 30 yıldır tanırım. Çok sever, sayarım.

Anadolu Üniversitesi'ne yaptığı katkıların yakın tanıklarındanım. TBMM Bütçe Komisyonu'nda ödenek artırmak için nasıl didindiğini iyi bilirim.

Parlamento muhabirleri olarak bizleri, hazırladığı önergelere imza ve destek sağlamak için çalıştırırdı. Hemen tüm partilerden imza alırdık.

Bir Prof. Doğramacı vardı, böyle büyük ödenek alan, bir de Büyükerşen.

Büyükerşen, şimdi Büyük Reis. Rekor oyla, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Ben sevinçten çığlık attım. Geçen gün telefonda konuştuk:

‘‘Bana Başbakanımız'ın telefonları lazım. Hem Başbakanlık, hem Meclis!’’

Bendeki telefonları verdim. Hemen, Eskişehir'e çağırdı:

‘‘Öyle bir miras devraldım ki dostum, diyecek söz bulamıyorum. Enkaz edebiyatı yapmak bana yakışmaz. Başbakanımız'a durumumu anlatmam lazım.’’

O gün öğleden sonra Başbakan Ecevit ile Meclis'teki odasında görüşürken, bu sohbeti aktardım. Ecevit, ben çıkar çıkmaz aramış:

‘‘Eskişehir'e çok büyük hizmetler yapacağınıza yürekten inanıyorum.’’

Prof. Büyükerşen, tıpkı adaylık önerisinde olduğu gibi donup kalmış:

‘‘Efendim, ben de sizden büyük katkılar bekliyorum. Yoksa büyük değil, normal hizmetleri bile zor yapacağım.’’

‘‘Yok, yok. Siz tüm olanaksızlıklar içinde çok büyük işler başardınız.’’

Bunun anlamı, ‘hayırlı başarılar’ demekti...

Büyükerşen'den dün bir kitap geldi:

‘‘Yakın Tarihimiz Ve Atatürk’’

Üstelik resimli... Ressam Mehmet Bal'ın fırçasından dökülen muhteşem bir belgesel... Yılmaz Hoca, önsüzde bir gerçeğe parmak basıyor:

‘‘Ne yazık ki, okullarımızda okutulan tarih dersi kitaplarının bilgi aktarmadaki sıkıcılığı yakın tarihimizi büyük bir ilgiyle öğrenmemize ve belleğimize yerleştirmemize olanak vermiyor.’’

O kadar doğru ki... Okullarda, o büyük insanı öğretmek ve öğrenmek sanki bir yük gibi algılanıyor. Oysa o dev dáhinin hayatı coşkun bir çağlayan:

‘‘Bugün, okul yılları gerilerde kalmış yetişkinlerimiz ile üniversideki gençlerimiz arasında ulusal tarihimizin kronolojik özetini anlatabilecek ya da Mustafa Kemal'i ATATÜRK yapan, çağdaş ulus yaratma sürecinde Cumhuriyet tarihimizin kilit taşlarını oluşturan kesitleri doğru sıralayacak yurttaş sayısının çok az olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.’’

Bu tarih şeridini özetleyen Ressam Mehmet Bal'ın düzenlemesi gözlerimi yaşarttı. Büyükerşen'i neden bu kadar çok sevip saydığımı daha iyi anladım.

Umutlarım arttı. Coştum, kabardım. Sanki o büyük kurtarıcı karşıma geçip o tiz sesiyle haykırıyordu: ‘‘Ne mutlu Türk'üm diyene!’’

Burada ne ırkçılık var, ne tarihinden ve kültüründen kopukluk... Aksine, bu sözlerle, bir ulus tarihine ve kültürüne dayanıp geleceğe koşuyor.

Büyük dostlarımdan biri olan, Atatürk ilke ve devrimlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu bildiğim, laik cumhuriyet için her şeyi yapacağına güvendiğim Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, tez elden bu resimli eseri okullara ve tüm kütüphanelere dağıttırmalıdır. Bu, vatan borcu kadar kutsaldır.

Dün, NTV'de İstanbul milletvekili Murat Sökmenoğlu ile sohbet ederken de Büyük Atatürk'ün nasıl yüce bir lider olduğunu ortaya koyduk. Hatay, nasıl kurtulmuştu? Kulaktan dolma bilgiyle değil, Hatay'ın tek cumhurbaşkanı olan Tayfur Sökmen'in oğlundan dinledik. Belgesiyle, bilgisiyle...

Dedim ya, umutlarım arttı. Yine coşup taştı gönlüm!



Yazarın Tüm Yazıları