İsmet Solak: Bu milleti rahat bırak Hoca!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Önce, hasta bir Fenerbahçeli olarak Galatasaray'ın muhteşem başarısını yürekten kutluyorum. Fatih Terim'i ve futbolcularını sevgiyle kucaklıyorum.

Maçı bizde izledik. Beş kişiydik. Dördümüz Fenerli, biri Beşiktaşlı.

Yani, içimizde hiç Galatasaraylı yoktu. Ama, beşimiz de tek yürektik!

Her golde çığlık çığlığa havalara uçtuk, sevindik, coştuk.

Dördüncü golden sonra Fener'i düşündüm. Fenerbahçe Kongresi'nden iki gün önce, Atilla Kıyat Paşa, ‘‘Göreceksiniz, Aziz Yıldırım'ın başkanlığında oluşacak yeni yönetim kulübü tarihine yakışır yere taşıyacaktır’’ demişti. Paşa'nın ciddiyetine büyük saygı duyuyorum. Ama, bazı yöneticilerimizin patavatsız ve boş konuşmalarını izledikçe umutlarım kırılıyor, utanıyorum.

Galatasaray'ın verdiği gurur bizi artık ezmiyor, yüceltiyor! Biz, her zaman, her yerde Fenerbahçeli olmakla övünürüz. Yenilgiyle de tükenmeyiz.

Bizi kahreden ilkesizlik ve beceriksizliktir Paşam! Şadan Kalkavan ve Selim Soydan'ın transfer laubaliliğini acaba yönetim içine sindiriyor mu?

* * *

Spordan siyasete... Sabah erkenden Murat Sökmenoğlu aradı:

- Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Cumhuriyet Başsavcısı değil mi?

Bunu boşuna sormadığı belliydi:

- Cumhuriyet Başsavcısı'nın temel görevi, laik cumhuriyeti ve cumhuriyet ilkelerini korumak değil mi? Peki, bu tarifin içindeki Savaş'a Türkiye'de, cumhuriyeti savunmakla görevli herkesin sahip çıkması gerekmez mi?

Sustu, belli ki dolmuştu:

- O halde belli mihrakların niye hedefi oluyor? Bunun siyasetle, siyasi partilerle ne ilgisi var? Burada bir çelişki yok mu?

Ha gayret, desem sanki kükreyecekti:

- Adam, asli vazifesinde tek başına kaldı. Olur mu? Devir değişti diye, Vural Savaş'ın konumu değişmedi ki! Tanklar balans ayarı yaptığında Vural Savaş bir numaraydı, manşetlerde idi. Şimdi, yine laik cumhuriyete sahip çıkıyor. Ama, tanklar yok diye, Vural Savaş'ı görmezlikten gelerek idare-i maslahatla devlet yönetmek kimin haddine? Yaz bunları lütfen!

Kuvayı Milliyeci Tayfur Sökmen'in oğlunun mayası kabarmıştı:

- Değer mi? Kısır siyasi hesaplarla cumhuriyetin temel ilkelerinden ödün vermek bu ülkeye ne kazandırır? 69 yetmedi, şimdi 312 pazarlığı mı düğümü çözecek? Bu ülkeyi ve milleti bölmek, suç olmaktan çıkarılacak mı?

Bir an daldım... Başbakan Ecevit, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'na ‘‘Geçmiş olsun’’ ziyaretine gitti. Acaba 69 ve 312 geçti mi?

* * *

Bu kez arayan, 77 yaşındaki, emekli öğretmen Nefise Arman idi:

- Bayram günü bunlar olur mu? Erbakan'ı kurtarmak için seferberlik ilan ettiler, sağı da solu da aynı. Sorarım size, huylu huyundan vazgeçer mi?

Asla! Alışmış bir kere. Nefise öğretmen devam etti:

- Adam, bayram namazında bile inanç sömürüsü yaptı. Camiye militanlarını yığmış, kustal mekánda gövde gösterisi yaptırdı.

Erbakan yapar! Bu siyasi taktikleri yıllardır izleriz. Bu numaraları da çok gördük! İşte bu kafa camilere siyaseti ve örgütleri soktu.

- Hem ayıp, hem günah! O gösterileri izlerken ben utandım. Medyanın da maşallahı var. Mal bulmuş mağribi gibi hepiniz propagandasını yaptınız.

Hoca'nın zaten amacı buydu. Biz, yoktan kahraman yaratmakta birinciyiz:

- İşin tadını kaçırıyor bu Hoca. Milleti birbirine düşürüp, Kürt-Türk, hak-batıl, Müslüman olan ve olmayan diye ayrım yapıyor. Kıymasın bu vatana, bu milleti bölmesin. Çekilsin köşesine, torunlarını büyütsün.

Cumhuriyet öğretmeninin iyi niyetine bak, bu milleti rahat bırak Hoca!

Yazarın Tüm Yazıları