İsmet Solak: Bir aşk hikáyesi

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Bu, bir aşk hikáyesidir. Sevda'sından kopan Gökhan'ın hikáyesi... Gökhan, 19 yaşındaydı. Gönlü, sevgilerin sesinde, duyguların selindeydi.

Sevda, gecelerinin düşüydü. Yürek türküsüydü. Bu tutku her geçen gün artıyordu. Aşka ıslaktı. Büyük aşkı ise niyet tuttuğu bir şarkıydı:

‘‘İkimiz bir fidanın, güller açan dalıyız.’’

Nameler Sevda'nın özü, dizeler Gökhan'ın sözüydü. Yazık oldu...

Dünya gözüyle, birlikteliği doya doya yaşayamadılar. Deprem faciası yaptı yapacağını. Kökünden söktü taze fidanı. Ecel, sanki felaketin peşine takılmıştı; Gökhan beton kolonun, Sevda kara haberin enkazında kalmıştı.

Bir daha buluşamadılar. Oysa, günahsızdılar. Yapmacıksız ve áşıktılar. Felek etti fenalığını. Sanki gündüzden hazırlıklıydı. Gün batımında, parkta buluştuklarında, Sevda'nın yüreği yaralı kuş kanadındaydı:

‘‘İçimde garip bir sıkıntı var, korkuyorum.’’

Gökhan, saçlarını okşayarak yatıştırmaya çalıştı:

‘‘Korkma, ben hep yanında olacağım.’’

Ama, yanında olamadı. Sevda'sına ve dünyasına doyamadan 03.05'te gitti.

Gökhan -yabancım değildi- şeker çocuklarımızdan Çağrı'nın yeğeniydi. Hem teyze oğlu, hem en yakın dostuydu. Deprem hariç, tek güç ayıramadı onları.

Bir hafta arayla dünyaya gelmişlerdi. Gökhan 16, Çağrı 24 Haziran'da. Yıl 1980... Birlikte büyüdüler, beraber sevinip üzüldüler. Aynı ilkokula gittiler. Neleri var, neleri yoksa bölüştüler.

Sadece ortaokulda ayrı kaldılar. Babası gibi hukukçu olmayı kafasına koyan Çağrı, koleje girmişti. Gökhan, subay olmak istiyordu. Deniz lisesi sınavlarında başarılıydı. Ancak, mülakata çağrıldığı sırada kolu kırıldı. Subaylık özlemi suya düştü ve kolejde yine Çağrı ile buluştular.

Üniversite hazırlığı için aynı dershaneye gittiler. Kursta aralarına Sevda katıldı. Gökhan, görür görmez çarpıldı. Bu elektrik Sevda'yı da sardı. Sevgi fidesi gelişip serpildi. Çabucak ünlendi.

Geçen yıl üçü de ünversiteye giremedi. Bu kez işi sıkı tuttular. Gökhan, tercih sıralamasını, nedense bilinmez, son anda değiştirdi:

‘‘Bir tercihime Trakya Üniversitesi Kamu Yönetimi yazdım. İçime doğdu; ben Edirne'yi, Sevda Isparta'yı, Çağrı Marmara Hukuk'u kazanacağız.’’

Sonuçları beklerken, postacıdan önce deprem geldi. Ardından acı gerçek; Gökhan ölmüştü. Annesi ve babası yaralıydı.

Sonra sonuçlar geldi. Gökhan'ın tahmini tutmuştu. Ama, Gökhan artık yoktu. İkinci gün Çağrı, göçük altından çıkardı. Son gece yazdığı şiiri de buldu. Sevda ile birlikte bu şiiri okuyup okuyup ağladılar:

‘‘Belki çıkamam sabaha/Bakma öyle melul melul/Beni sevmesen, istemesen de/Gün olur anar da aklına eğer gelirsem/Bir sevda türküsü söyle, ben duyarım/Sen bilmesen de, derbeder yaşarım ben bir yerlerde/Bu sıkıntı, bu ızdırap koymaz beni/Ne sabaha, ne sahura, ne yatağa/Yollarda acı ile doğmuşum, bilirsin/Ayakta acıları al da git, de, giderim/Beklemem, koyun beni toprağa, diye.’’

Şimdi İzmit'te bir ağıt daha var; Sevda'nın sözleri, deliyor gökleri:

‘‘Beni de koyun toprağa, neyime gerek Gökhan'sız dünya.’’

Bu aşk, bu büyük sevda; insan yüreğinde taşındı kalûbeladan bu yana.

Bu tertemiz ve lekesiz aşk, sonsuza dek yaşayacak...



Yazarın Tüm Yazıları