İsmet Solak: Babamın konuşamadığı an...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

BİR evlat için en zor iş, yaşlı ana-babaya acı bir haber vermektir. Dün sabah, ben bu zor işi yaptım. Mecburdum:

- Başın sağolsun baba! Ahmet Pınarcı Amca'yı kaybettik.

Sustu... Bir süre hiç konuşamadı.

Neden sonra derinden, titrek, ağlamaklı bir ses geldi:

- Dostlar sağolsun oğlum...

Yine sustu. Konuşmakta güçlük çekiyordu.

Birkaç kez, ‘Baba, iyi misin?’ diye sordum:

- Bizim sınıftan bir Ahmet Amcan kalmıştı, bir Turgut Paşa, bir de ben.

Yani, ‘‘İki kişi kaldık’’ demek istiyordu:

- Turgut Paşa'yı ara, haber ver. Benim de selamımı söyle.

* * *

Hemen Turgut Önel Paşa'yı aradım. Eşi açtı telefonu, ağlıyordu:

- Ah İsmet Bey, ah! Turgut Amcan da çok hasta evladım.

Yıkıldım... Babam, iki ay kadar önce bir ara söylemişti:

- Turgut Paşa hastaymış, duydun mu? Ararsan selamımı söyle.

Meğer çok önceden hastalanmış. Eski ABD Başkanı Reagan'ın hastalığı.

Yaşlılık çok zor. Önemli olan, Türk aile yapısındaki dayanışma; anaya-babaya olan sevgi ve saygı. Annem 87, babam 86 yaşında ve çok şükür ikisi de hayatta. Onların bir sözü, bir nefesi ve her konuşmamızda aldığım hayır duaları bana yetiyor. Bu ülkenin mayası, işte bu kültürle yoğruldu.

Ertuğrul Özkök'ün babası Şükrü Amca öldüğünde de bunu gözlemiştim.

Şükrü Amca, eşiyle vedalaşarak bu álemden göçmüştü. Birlikte dua okuyup, adeta ‘‘Hadi hoşçakalın’’ der gibi son nefesini vermişti. Ertuğrul, mezarın başında elimi tutmuş, yüreğinden gelen bir duyguyla şöyle demişti:

- Aman İsmet, annenin-babanın kıymetini bil. Onların yeri dolmuyor.

Bunu hiç unutmadım. Türk ulusunu, işte bu temiz bağlar ayakta tutuyor.

* * *

Turgut Önel, Ruhi Orbay, Ahmet Pınarcı ve babam, Kuleli Askeri Lisesi'ne birlikte başvurmuşlar. Ahmet Amca anlatırdı:

- Baban son sınıfta ikmali veremedi, çaktı. Kerata haylazdı be!

Gülüşürdük. Babam kızar, ama belli etmemeye çalışırdı.

Turgut Paşa, emekli Kurmay Albay Ruh Orbay ve emekli Albay Ahmet Pınarcı bu ülkeye büyük hizmetler veren şerefli ve vatansever Türk subayları idi.

Çocukluk günlerim sinema şeridi gibi gözümün önünden geçiyor.

Dört arkadaş bir araya geldiklerinde, çocuklar gibi şakalaşırlardı. Her yıl mutlaka buluşurlardı. İzin tarihlerini, önceden ayarlarlardı.

Az buz değil, altından kalkılamaz sandığımız şakalar yaparlardı. Ancak, saf sevgiye dayanan sınıf arkadaşlığı, en ağır şakaları bile can dostluğun gülmece eleğinden geçirerek delikanlılık coşkusuna taşırdı.

Askerliğe özenmem, rahmetli amcam emekli Deniz Albayı Rıfat Özenbaş'ın (Avcı Rıfat) cakalı yürüyüşü yanında, babamın bu arkadaşlarından olmuştu.

Beni, Kuleli'nin giriş sınavına, o dönem Çorlu'da kurmay binbaşı olan rahmetli Ruhi Orbay götürmüştü. Rahmetli Ahmet Pınarcı, Kuleli üniforması ile gördüğünde sevinçten uçacaktı:

- Babası yapamadı, oğlu başardı!

Bu güzel insanı, Ahmet Pınarcı'yı, bugün Kocatepe'den uğurlayacağız.

Güle güle Ahmet Amca... Işığın bol olsun!

Yazarın Tüm Yazıları