Paylaş
Samsun dönüşü, Cumhurbaşkanı Demirel yanındaki koltuğu gösterip, ‘‘Sen şöyle yanaş İsmet, sen de yaklaş Yavuz (Donat). Casa uçakları çok kısa mesafede kalkar ama gürültüsü çoktur, yakın gelin!’’ diyor. Samsun'a giderken, ‘‘Kısa bir sohbet olanağı bulabilir miyiz?’’ diye sorunca, ‘‘Ayrıyeten mi konuşalım?’’ diye sorusuyla yanıt vermişti. Ayrıyeten de olsa Samsun'dan verdiği mesajı hatırlatıyorum: ‘‘Avrupa'ya çapraz ateş mesajlar verdiniz?’’
NASİP ALLAH'TAN
Demirel, ‘‘Ben kendi adamıma mesaj verdim’’ diyor ve devam ediyor: ‘‘İki arada bir derede mi kaldı Türkiye? Yani Asya da, Avrupa da kabul etmiyor mu bizi? Hayır! Herkesin nasibini Allah veriyor.’’
Başbakan Yılmaz'ın 30 Ekim ziyaretinde, ‘‘İstediğimi aldım’’ dediği Alman Başbakan Kohl hakkında yaptığı son eleştirilerin yeni tartışmalar yaratabileceğini vurguluyorum. Biraz düşündükten sonra, ‘‘Yaratır... Siyasi bir şeyler söylemek maksadı vardır belki, beyanatı için söylemiş olabilir’’ diyor. Donat, 1997'nin büyük tartışmalarla geçtiğini, gelecek yılın aynı günlerinde aynı şeyleri tartışabileceğimizi söylüyor. Demirel bu ihtimali gözardı etmiyor: ‘‘Zamana zaman tanıyın!’’ Bu, bir Fransız atasözü.
Ve Türkçe'de bu söze karşılık arıyoruz: ‘‘Gün ola, harman ola’’, ‘‘Sabah ola hayrola’’ ve ‘‘Gün doğmadan neler doğar...’’ Bu atasözleri ile sanki Avrupa'yı yeniden uyarmış oluyor. Demirel adeta, ‘‘Türkiye'ye haksızlık yapıldı, ama biz çağdaş uygarlıktan, Avrupa'dan kopmayız’’ demek istiyor.
Demirel'le 'off the record' sohbetimiz sürüyor. Esenboğa için inişe geçtiğimizi fark edemiyoruz. Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçına gidecek zamanımız da kalıyor. Bunu söyleyince, ‘‘Gençler bu maçı alır’’ diyor. Turizm Bakanı İbrahim Gürdal'la itiraz ediyoruz. Baba üsteliyor: ‘‘Cavcav işi iyi yapıyor, Gençler maçı alır!’’ (Ve Gençler maçı alıyor, iyi mi?)
Uçaktan iniyoruz. Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğlu, her zamanki gibi en önde bekliyor. Kulağıma eğilip, ‘‘Slogan atan gençlerle yargılananlar aynı kişiler değil’’ diyor. Basına açıklama yaptığını belirterek devam ediyor:
‘‘Kamuoyu yanlış biliyor. Meclis'te slogan atıp pankart açan gençlerin davası biteli çok oldu. Çankırı Cezaevi'ne yatanlardan biri, o pankart açma olayında da var. Bu Murat Koyuncugil. Şimdi başka arkadaşları ile 96 yıl ceza aldıkları olay, silahlı örgüt üyesi olmaktan yargılandıkları dava.’’
29 Şubat 1996 tarihinde, Meclis balkonunda pankart açıldığı birleşimi anımsıyorum. O oturumu Uluç Gürkan yönetiyordu. Gürkan da, kamuoyuna doğru bilgiler verilmediğini söylüyor:
‘‘O pankart ve slogan atma davası çoktan bitti. Gençler 2-3 ay hapis cezası aldı ve cezaları paraya çevrildi. Bir başka davada o gençlerden sadece biri olduğu için, şimdi Meclis'teki olay gibi gösteriliyor. Fakat, bu Çankırı Cezaevi'ndeki gençlere de haksızlık. Çünkü, hakimler pankart açma eylemi diye dosyayı açınca, bakacaklar ki, terör örgütü kurma suçlaması var. Ve Meclis'te slogan atanlarla alakası yok. Oradaki gençlere bu kamuoyu yanıltma girişimi fayda değil zarar getirebilir. O gençlere de yazık!’’
Paylaş