Dış politikada 'diken azaltma': Sırada ne var?

SURİYE’deki iç savaşta dönüm noktası 2013 yılında yaşandı; Esad rejimi kimyasal silah kullandı, bunu ‘kırmızı çizgi’ ilan etmiş olan ABD Başkanı Obama yine de silah kullanmadı ve Suriye’de rüzgâr 2014 başından itibaren terse döndü.

Haberin Devamı

Türkiye açısından Irak’ın ardından Suriye’de de ümitsizlik, başarısızlık anlamına geliyordu bu terse dönme. Bütün halinde (Irak Kürdistanı ile olan bölge dışında) güney sınırımız güvenli olma ihtimalini uzun bir süre için kaybetmişti...

Bu değerlendirme bana ait değil, Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı ve hükümetine ait. Suriye’de rüzgârın terse dönmesi ve bunun da Türkiye’yi çok sıkıştıracak olmasını uzaktan izlemek yerine meseleye aktif olarak müdahil olma kararı alındı Ankara’da.

En önemli şey, bir üst düzey yetkilinin 2014 yazında İstanbul’da bir grup gazeteciye söylediği “Batı ile aradaki dikenleri azaltma” siyasetiydi.


TÜRKİYE'NİN ERMENİSTAN POLİTİKASI RAHATLAYACAK
Yapılan analiz belliydi: Türkiye açısından Ortadoğu coğrafyasının önemli bölümü artık ekonomik ve siyasi çıkar alanı olmaktan çıkmış, ‘güvenlik sorunları alanı’na dönmüştü; Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak Batı’ya daha fazla dönmesi çok büyük önem kazanmıştı.

Ama Batı’ya dönüş için de engeller, ‘diken’ler vardı.

Neydi bu dikenler? 

Önce İsrail ile anlaşmazlık; ardından Kıbrıs’ta taraflar arasında barışı zorlayarak Türkiye’nin AB hedefini yeniden canlandırmak; IŞİD’e karşı koalisyonun ‘gönülsüz’ parçası olmak yerine savaşan unsur olarak koalisyona katılmak ve müttefiklere İncirlik’i açmak; Ermenistan’la olan sorunları aşmak için önce Ermenistan-Azerbaycan anlaşması için uğraşmak...

Sessiz ve derinden adımlar başladı; Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla başlayan bu kapalı kapılar ardı diplomasi paketinin ilk hedefi İsrail anlaşmasıydı, çünkü İsrail tarafı anlaşmaya çok yatkındı ve bugün nihai aşamalarına gelen bu anlaşmanın ana hatları aslında 2014’te çoktan oluşmuştu, yine de gecikmeler oldu, işte taa 2016 ortasına kaldı.

Benzer şekilde, Kıbrıs’ta çözüm 2015’te bekleniyordu, plana göre iki tarafta referandumlar 2016 başında yapılacaktı, ama ciddi gecikmeler var. Yine de anlaşmanın çıkması umudu çok yüksek.

Arada Türkiye yaşanan mülteci krizini bir yerde fırsata çevirdi; Ege’ye ve Yunanistan’ın kapısına yığılan Suriyeli mültecileri, AB ile ilişkileri yeniden tanımlama konusunda bir kaldıraç haline getirdi Ankara.

Ama arada Rusya ile ciddi kriz çıktı, bu Türkiye’yi sıkıntıya itti, stratejik bazı zorlukları kapısının önüne getirdi. Çözülmesi gereken bir sorunu daha ortaya çıkardı.

Alman Parlamentosu’nun Ermeni soykırımı kararı Türkiye için kendi zamanlamasını çok bozan bir karar oldu; çünkü arka planda Ermenistan ile Azerbaycan’ın temasları destekleniyordu. Nitekim geçen hafta iki ülke anlaşmaya çok yakın olduklarını duyurdular. Azerbaycan ile Ermenistan’ın Karabağ anlaşmazlığını çözmesi, Türkiye’nin Ermenistan politikalarını çok rahatlatacak, iki ülke arasındaki sınırı açmanın çok ötesinde işbirliği imkânları doğacak.

Ve bu da Batı’da Türkiye aleyhine çalışan bir başka makineyi daha durdurmasa da yavaşlatacak.


BU POLİTİKADA ERDOĞAN’IN ROLÜ BÜYÜK
Dolayısıyla bugün, 2014’te kararlaştırılan ‘diken azaltma’ politikasında İsrail ve ABD ile yakınlaşma sağlanmış, arada çıkan umulmadık Rusya krizi çözüm yoluna girmiş durumda. Şimdi sırada Kıbrıs ve Ermenistan politikaları var.

Hepsinde başarıya ulaşılması halinde Türkiye açısından eski ama yeni çıkar alanları doğacak ama en önemlisi yeniden “daha az düşmanı, daha çok dostu olan” bir ülke olacağız, bu da az değil.

Bütün bu politikaların ardında elbette siyasi karar vericilerin, yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çok önemli rolü var ama bir de bu politikaları uygulayan Türk Dışişleri Bakanlığı’nın diplomatları ve uzun yıllardır bakanlığın müsteşarlık koltuğunda oturan ama sonbaharda New York’a BM Daimi Temsilcisi olarak gidecek olan Feridun Sinirlioğlu var.

Yazarın Tüm Yazıları