Dünyaya yayılan Türk dizilerinin gücünün ve etkisinin farkında mısınız? Meğer ticari anlaşmalarda bile diziler söz sahibiymiş...
Yerli diziler... Onlarla yatıp onlarla kalkıyoruz. Yurt dışında da durum farklı değil. En az bizler kadar fanatikler var orada da. Geçen haftalarda İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ile yaptığım röportajda o da Türk dizilerinin yurt dışındaki ‘ticari’ önemine değinmişti. Ancak yer olmadığı için o bölümü yazamamıştım; kısmet bugüneymiş... Yurt dışında, özellikle de Balkanlar, Ortadoğu ve Yunanistan’da Türk dizileri deyince akan sular duruyor. İTO Başkanı’nın anlattıkları her şeyi özetliyor: “Önceki yıl Katar’da Türk ihraç ürünleri sergisi yaptık. O güne kadar Türkiye’nin yaptığı en büyük sergi. Yer yerinden oynuyor. Katar şeyhi o dönemin popüler dizisi ‘Gümüş’ün oyuncularını açılışa getirmemizi istedi. Açılıştayız, açılışı şeyh yapıyor. Bakanımız, ben ve şeyh kurdeleyi kesecek... Ardından oyuncular fuar alanına giriş yapacak... Muazzam bir kalabalık... İtiş kakış fuarı geziyoruz... Birdenbire bir boşluk oldu. Kafamı bir kaldırdım sadece ben, bakan ve şeyh var; korumalar bile yok ortada... Önce anlayamadık ne olduğunu, meğer oyuncular kapıdan giriş yapmış, herkes oraya gitmiş. Öylece kala kaldık...
OYUNCULARI DUYDU DEĞİŞTİ
Bu olaydan sonra Libya’da toplantıdayız. Burnundan kıl aldırmayan bir oda başkanı... Fuar düzenlemek istiyoruz ama zorluk çıkarıyor... Çok negatif davranıyor. Tavrından dolayı canım sıkıldı. ‘Tamam lüzüm yok deyip, elini sıkıp çıkacağım. Tam o sırada bizim heyetten bir arkadaş, ‘Daha önceki fuar açılışına dizi oyuncuları gelmişti, çok büyük ilgi olmuştu’ dedi. Aa bu söz üzerine bir anda, bizim o her şeye muhalefet eden başkan gitti, yerine bambaşka biri geldi. Bir sevimli, bir ılımlı... ‘Gerçekten getirebilir misiniz oyuncuları’ diye heyecanla sordu. ‘Tabii’ dedi arkadaş ve ‘Yani bu fuarı yapsaydık getirirdik’ diye ekledi. Oda başkanı bir anda ellerime yapıştı, zorla koltuğa geri oturttu beni. ‘Ne zaman yapalım bu fuarı, nerede istiyorsunuz’ diye sordu... Şaşkına döndüm. Fuar anlaşması da yapıldı.” İşte bu büyük gücün üzerine İTO da dizi ve sinema sektörüyle ortak çalışma kararı almış. Son yıllarda araştırmalar yapıyor, film festivallerine katılıyormuş. Yalçıntaş, “Bunları yaşamasam ben de dizilerin etkisine inanamazdım diyor ve konuyu ticari anlaşmalarda oyuncuların etkisinden şu sözleriyle çıkarıyor: “Amerika dünya üzerinde bu kadar büyük güçse, bunda yüzde 70 Hollywood’un payı var. Türkiye’nin sevilmesi ve Türk ürünlerinin dünya pazarında da alıcı bulması açısından bu sektörün önemini gördük. İnsanlar bu dizileri seyredip Türkiye’ye tatile geliyor. Oyuncunun yediğinden giydiğine kadar her şey Türkiye’nin tanıtımına ve uluslararası ticaretine büyük katkı sağlıyor. Ticaret odası olarak bu gücün farkındayız ve en iyi şekilde değerlendirmek için çalışıyoruz.”
Aziz Başkan’a doktor zoruyla hava
Tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilen Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın sık sık hastaneye kaldırılması herkes gibi benim de ilgimi çekiyor. Hem hiç tanımadığınız birinin sağlığı için endişeleniyor hem de Türk insanıyız ya, komplo teorileri üretiyor, “Acaba bir soluk mu alıyor hastanede” diye de düşünmeden edemiyoruz... Şeker hastası olan Fenerbahçe Başkanı, sorgu, cezaevi, yaşananlar, stres derken ben bu satırları yazarken yeniden cezaevinin revirine kaldırılmıştı. Bir arkadaşımla bu konuyu konuşuyorduk. Meğer mahkemede ifade verdiği zaman şekeri yükselip Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığında arkadaşım da tesadüfen oradaymış. Hastanede neler yaşandığını merak ettiğim için anlattırdım ona. Başkan önce sağlık kontrolünden geçmiş. Sonra tıklım tıklım dolu olan hastanenin dahiliye servisinde yer bulamadıkları için arkadaşımın da kaldığı KBB servisinde tek kişilik odaya almışlar. Doktor ve hasta sayısının kat be kat üzerinde polis varmış içeride. Servise giriş çıkışlar da yasaklanmış. Başkan dışarıdan yemek istemiş ancak ‘güvenlik’ gerekçesiyle izin verilmemiş ve hastanenin standart hasta yemeği getirilmiş. Servis, bir anda artan insan sayısı nedeniyle iyice havasızlaşmış. Camların açılmasını talep etmiş hastalar ve Aziz Başkan, ancak görevli polisler ‘güvenlik gerekçesiyle’ buna da izin vermemiş. Doktorlar devreye girmiş ve polislere camların açılması konusunda ısrar etmiş. Hatta ortam da hayli gerilmiş ancak doktorların ısrarları sonuç vermiş ve Aziz Başkan açılan pencere sayesinde bir rahat nefes almış. Yani komplo teorileri kısmı boş çıktı. Görünen o ki Başkan’ın ‘bir soluk almak’ için bile doktorların yardımına ihtiyacı var...